Hased nedir?Hasedin zararları...

Kalp hastalıklarından haset ne demektir?Hadetin insana verdiği zararlar..Hasedin zararları...hasedin sebepleri..

Altmış adet kalp hastalığı vardır. Bunlardan sekizincisi hasettir.



Haset: Kendisine dinî veya dünyevî bir nimet verilen bir kimseden, bu nimetin gitmesini istemektir.Ancak kişi ilmini yahut malını, Allah-ü Tealâ’ya isyana vesile kılıyorsa; bunun gitmesini istemek haset değil, dinî bir görevdir.



Haset: Kişiye hiç nimet verilmemesini istemektir. Veya nimetin gitmesinden, yahut onun eline geçmemesinden hoşlanmaktır.

Şayet elinde olmadan kendiliğinden kalbinde haset meydana gelir ve sen de bunun gereğini yerine getirmek için harekete geçersen; yani karşındakinin elindeki nimetin kaybolması için gerek sözlü, gerekse fiilî bir takım hareketlerde bulunursan; bu haset, bütün âlimlerin görüş birliği ile haramdır, bunun günahı çok büyüktür.



Eğer haset kalbine geldiğinde, böyle bir harekette bulunmazsan; bu yine hasettir, fakat bunun haramlığında ve sahibinin günahkar olup olmadığında alimler arasında görüş ayrılığı vardır. İmam-ı Gazali haram olduğu, İmam-ı Birgivi ise, haram olmadığı görüşündedir.
Hadis-i Şerif : Üç şey vardır ki, bunlardan kimse kurtulamaz. Bunlar: Kötü zan, uğursuzluk saymak ve haset (yani çekememezliktir.) Şimdi bunlardan kurtuluş çarelerini size öğreteyim:

Kötü zanna kapıldığın zaman; üzerinde durup ta, iç yüzünü araştırma (diğer bir manası ise: Kat’i olarak bilmeden harekete geçme, onunla ilgili herhangi bir teşebbüste bulunma.)

Uğursuz diye bildiğin bir şey ile karşılaştığın zaman; aldırış etmeden işine devam et. (Allah-ü Tealâ’ya güven. Onunla alâkalı bir şey yapma).

Haset ettiğin kimseye karşı da haddi aşma.(Sözlü veya fiilî olarak ona kaksızlık yapma.)



Gıpta: Adamın elindeki nimetin yok olmasını istemeyip, aynı nimetin sende de olmasını istemendir. Diğer bir ifade ile (münafese) imrenmedir. Bu haram değildir.



Hadis-i Şerif : Haset,(imrenme) ancak iki kişiye olur. Bunlardan birine; Allah-ü Tealâ servet vermiş, o da bu serveti hak yolunda sarf etmiştir. Diğerine de hikmet vermiş, o da bununla hükmetmiş ve insanlara öğretmiştir.



Açıklama: Serveti hak yolunda harcama; mescit, medrese, fakir, dul ve âciz kimseler için barınaklar, köprü yapmak, ülke sınırlarını sağlamlaştırmak... gibi hayır işleri. Ayrıca; hastahane ve yol kenarlarına çeşme yapmak ta, hayır işlerindendir. Bunlar kalıcı eserler olarak sadaka-i cariyedirler. Kişi öldükten sonra, geriye kalan salihlerin dualarına vesile olurlar.



Hikmet: Faydalı ilim ve onunla amel etmektir. Âlim onunla amel eder ve insanlara öğreterek onları irşad ederse; bu âlime haset ( gıpta ) edilir. Bu iki şeyin dışında haset caiz değildir. Gıpta dinî işlerde güzel, dünyevî işlerde ise kötüdür.



Hasedin zıddı nasihattır. Yani meşverette ( danışıp görüşmelerde ) ihlâstır. Veya başkasına olan nimetin devamını istemektir. Bazılarına göre ise, başkaları için hayır ve iyilik istemektir. Nasihatın vacip olduğuna dair bir çok deliller vardır.



Ayet Meali : “... iyilik ve takva ( Allah’ın yasaklarından sakınma) üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah’tan korkun, çünkü; Allah’ın cezası çetindir.

(El-Maide-2)



Hadis-i Şerif : Kim bir hayrın işlenmesine delâlet ederse ( vesile olursa ); onu yapanın ecri kadar kendisine sevap verilir.



Hadis-i Şerif : Sizden hiç biriniz kendisi için sevdiğini, ( din ) kardeşi için sevmedikçe; gerçek mümin olamaz.



Temim-i Dari R.A.’dan rivayet edilen bir hadisi şerifte Peygamber Efendimiz buyurdular ki :

“ Din nasihattır.”



Açıklama: Dinin temeli ve ayakta durması; şer-i şerifin direkleri Müslümanlara nasihatladır. Müslümanlara bol bol nasihat etmek ve onlar için hayır dilemek lâzımdır. Çünkü hasette, felâket ve âfetler vardır.



HASETTEKİ FELAKET VE ÂFETLER



1- İTAATLARI BOZAR , SEVAPLARI YOK EDER, BOŞA ÇIKARIR.



Hadis-i Şerif : Ebu Hureyre ( R.A. )’dan:

Hasetten sakınınız! Zira ateşin odunu yakıp yok ettiği gibi, haset de, sevapları yer ve mahveder.



Açıklama : Çünkü haset, sahibini haset ettiği kimsenin dedikodusunu yapmaya, ona sövmeye, hakaret etmeye, hatta; malına zarar vermeye, kanını dökmeye sebep olabilir. Bunlar ise zulüm olup, ahirette zulüm edenin sevabı mazluma verilerek veya mazlumun günahı ona yüklenerek kısas yapılacaktır.



İmam-ı Gazali buyurur ki: Haset eden iki azabı kendisinde toplamış olur. Dünya nimetlerine olan hasedi kendisine dünyada sıkıntı verir; için için yanar. Bununla iktifa etmez, ahirette bile azabı dokunur.



Hadis-i Şerif : Geçmiş ümmetlerin hastalıklarından haset ve buğz size de geçti.

Haset ve buğz, kalp hastalıklarından olup, bunlar kötü birer huydurlar. (1) Hayır yapmaktan ve namaz huzurundan insanı men ederler. Haset eden ibadetin tadını bulamaz, Allah-ü Tealâ’nın hükmüne razı olmamış olur.



İhya-i Ulûm’da şöyle yazılıdır: İnsanoğlunun bedenindeki dört cevheri, dört şey yok eder:



1-Aklı-Gazap, Öfke,

2-Dini-Haset,

3-Hayayı-Gıybet, dedikodu,

4-Salih ameli –Tamah yok eder.



2 - KİŞİYİ İSYANA GÖTÜRÜR.



Çünkü haset eden; devamlı gıybet, yalan, sövme vb. ile meşguldür.



Hadisi Şerif : “İnsanlar haset etmediği sürece hayırdadırlar.”



Haset ettikleri zaman, kendisinde hayır olmayan isyanları irtikâp ederler, şer ve sapıklık içinde olurlar. (2)



3 –ŞEFAATTEN MAHRUM EDER.



Hadisi Şerif : Haset eden , laf taşıyan, kâhinlik yapan benden değildir, ben de ondan değilim. Sonra efendimiz şu ayeti okudu:



Ayet Meali : Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.(El-Ahzab- 58)



4- KİŞİYİ CEHENNEME DÜŞÜRÜR



Hadis-i Şerif : İbni Ömer ve Enes (RA.)’dan:

Altı kimse, altı sebepten dolayı, hesaptan önce cehenneme gireceklerdir. Onlar kimlerdir Ey Allah’ın Rasülü? denildi.Buyurdu ki:



1-“ Zulüm sebebi ile idareciler;”

Allah’ın emaneti olan halka hıyânet ettikleri ve en büyük nimete nankörlük ettikleri için girerler. Onlar; Rasülüllah’ın hilafet makamında oldukları için, suçları da, cezaları da büyük olur.



2-“Taassup sebebi ile Araplar;” meşru olmayan hususlardaki gayretleri ve yardımlaşmaları ile .



3-“Kibir sebebi ile, ileri gelenler”



4-“Hıyânet sebebi ile tacirler;”yalan söylemek, faiz, hile ve malın kusurunu gizlemek gibi sebeplerle.



5-“ Cehalet sebebi ile köylüler”; amel ve itikat bilmemeleri sebebi ile.



6-“Hased sebebi ile âlimler”



Burada hususiyle âlimler buyurulması iki sebeptendir:

1- Alimlerin cezası daha şiddetli olacağından.

2- Hased, âlimlerde daha çok var olduğundandır. Hususiyle âlimlerin birbirine hasedi daha fazladır, (3) hatta birbirleri aleyhine şahitlikleri kabul edilmez.



5 –YORGUNLUK VE ÜZÜNTÜ VERİR.



Çünkü hased, Allah-ü Tealâ’nın takdirini değiştirmez.(4) Yani haset edilene verilen nimeti azaltmaz. Sadece haset edene günah yazılır, devamlı üzüntü ve keder içinde kalır, nimetlere karşı düşman kesilir.



Hadis-i Şerif : “Allah-ü Tealâ’nın verdiği nimetlerinde düşmanları vardır.Bunlar da Allah-ü Tealâ’nın kendi fazlından verdiği kimselere haset eden, onları çekemeyenlerdir.”



Haber: Her nimet sahibine hased edildiğinden; ihtiyaçlarınızı görürken gizli hareket ediniz, maddi imkanlarınızı her kese göstermeyiniz.





6- HASED EDENİN DUASI KABUL OLUNMAZ



Üç kişinin duası kabul olunmaz .Bunlar: Haram yiyen, çok gıybet eden, kalbinde Müslümanlara karşı kin ve haset besleyen.



7- HASET EDEN BEŞ YÖNDEN ALLAH-Ü TEALÂ’YA SAVAŞ AÇMIŞTIR:



1-Allah-ü Tealâ’nın nimetini başkasına vermeye çalışır,

2-Allah-ü Tealâ’nın taksimine razı olmaz,

3-Allah-ü Tealâ’nın fazlına cimrilik etmiş olur,

4-Allah-ü Tealâ’nın seçmiş olduğu kimselerin rüsvay olmasını ister,

5-Düşmanı olduğu halde İblis’e yardım etmiş olur. Hatta, İblis’e mahsus olan sıfatta ona ortak olur. Çünkü İblis Âdem (A.S.)’a haset etmişti.



Velhasıl, hasedin felâket ve âfetleri sayılmayacak kadar çoktur. (5).Burada zikredilenler ancak az bir kısmıdır. (6)



HASEDİN SEBEPLERİ:



Hasedin sebepleri altıdır: 1.Teazzüz. 2.tekebbür. 3. Gayesine ulaşamamak korkusu. 4. Üstün mevkii sevmek ve riyaset arzusu. 5. Nefsin kötülüğü, alçak huyluluk 6 Kin.



1.Teazzüz: Varlık sahibinin üstünlük taslaması ve bununda kendi ağırına gitmiş olmasıdır. Emsallerinden biri, mevki, ilim veya servet sahibi olduğu takdirde, kendisine karşı kibirleneceğinden, kendisinin de bunu müsamaha ile karşılayamayacağı ve buna dayanamayacağı için haset etmesidir. Onun eline nimet geçmemesini, yahut var olan nimetin yok olmasını ister.



2.Tekebbür: Doğrudan doğruya kendisinin kibirlenmesi, karşısındaki adamı küçük görüp kendisine hizmet ettirmesi ve bütün arzularında kendi emrinde olmasını istemesidir. Bu adam, bir nimete ulaştığı vakit artık kendi emrine girmeyeceğinden, kibrine dayanamayacağından denklik, hatta üstünlük iddiasına kalkışıp, kendisi ona karşı böbürlenirken; aksine olarak onun böbürlenmesinden korkarak, ona haset etmektir. Maksadını icra edebilmek için ondaki nimetin yok olmasını ister.



3.Gayesine ulaşamama korkusu: Servet, mevki , ihsan ve arzularına ulaşmak hususundaki haset; bu da iki kişinin bir maksatta birbirine üstünlük arzusuna mahsustur. Arzusuna tek başına ulaşabilmekte kendisine yardımcı olan her nimete öbürü haset eder. Kocaların sevgisini kazanmakta kumaların yarışması, anne-babanın sevgisini kazanmaktaki evlatların yarışması, talebelerin hocalarının sevgisini kazanmaktaki yarışmaları, müritlerin şeyhlerinin sevgisini kazanmaktaki yarışmaları, hükümdarın arkadaşlarının ve vezirlerinin, hükümdarın nezdinde daha üstün mevkie sahip olmaları için yarışması ve birbirlerine haset etmesi bu kısımdandır.



4. Üstün mevkii sevmek ve riyaset arzusu: Meselâ, bir adamın, ilmin herhangi bir dalında emsalsiz olmak ve övülmek sevgisinin galebe çalmasıdır. Dünyanın öbür tarafında da, bu sahada üstün bir âlim var diye duyduğu zaman canı sıkılır. Bu adamın kendisi ile ortak olan bu varlığının, elinden gitmesi ve hatta ölümünü bile arzu eder. Bu ortaklık; mevkide, ilimde, cesarette, ibadette, sanatta, güzellikte, servette ve benzerlerinde , nerde olursa olsun fark etmez



5. Nefsin kötülüğü, alçak huyluluk: Allah-ü Tealâ’nın, kullarına verdiği nimetlere karşı cimriliktir. Başkasının elindeki nimetin gitmesini ve onun zarara uğramasını ister. Bunda kendisinin bir menfaati, yahut kendisine gelecek bir zararı uzaklaştırmak ta yoktur. Sırf nefsin kötülüğü ve Allah-ü Tealâ’nın nimetlerinin kullarına verilmesindeki cimriliğidir. Sanki onlar; o nimeti, O’nun hazinelerinden ve mülkünden almaktadırlar. Bu şahıs Allah-ü Tealâ’nın nimetlerine düşmandır.



Rivayet: Hz. Müaviye R.A. şöyle der: Her insanı razı edebilirim; yalnızca haset eden kişiyi edemem. Çünkü onu; “ancak başkasının elindeki nimetin gitmesi razı eder.” Tedavisi en zor olan haset türü de budur.



6. Hıkd (Kin) Hasedin sebeplerinin sonuncusudur. Kişi, acziyeti sebebiyle, hemen intikam alamaz; hiddet ve gazabını içinde saklar, hıkd yani; kin halini alır. İçinden, ondan nefret eder , ona kızar durur, onun hakkında kötülüğü murat eder.



HIKD’IN HÜKMÜ



Hıkd (kin); malına , bedenine ve ırzına karşı yapılan bir haksızlıktan dolayı ise haram değil, bilakis Allah-ü Tealâ için buğz kabilindendir. Eğer böyle bir zulüm olmayıp, aksine emri bil- maruf gibi hak ve adalet sebebiyle olursa; haramdır. Eğer mazlum, zalimden hakkını alamazsa onu kıyamete bırakabilir.



Hadis-i Şerif : Bir kimse kardeşinin hakkına, haysiyetine, yahut malına, haksız olarak taarruz etmişse; altın, gümüş bulunmayan günden (kıyametten) evvel onunla helâlleşsin. Aksi takdirde; yaptığı zulüm nisbetinde, onun iyi amellerinden alınıp hak sahibine verilecektir. İyiliği yoksa, hak sahibinin günahından alınıp haksızlık yapmış olana yükletilir. (Riyaz 1/258)



Ayet Meali : “... Aranızda iyilik ve ihsanı unutmayın. Şüphesiz Allah-ü Tealâ yapmakta olduklarınızı hakkıyla görür.”

(El- Bakara – 237 )



Ayet Meali : ( Rasül’üm ) Sen af yolunu tut; iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir. (El-Araf -199 )



Açıklama: Burada hitap peygamber efendimizedir. Af; cezalandırmamaktır. Bu da Allahü Tealâ’nın Peygamberimize ihsan buyurduğu edeplerdendir. Onun için Efendimiz, kendisine yapılan ezalara sabreder, cahillerin aşırılıklarına, yumuşaklık ve af ile mukabele ederdi.



RİVAYET



Uhut Harbi’nde Peygamber Efendimiz’in mübarek yüzü yarılıp, ön dişleri ile azı dişleri arasındaki dört dişi kırılınca; bu hâl ashaba çok ağır geldi . “Müşriklere bir beddua ediversen” dediler. O :

- Ben lânet edici olarak gönderilmedim; bilakis dua edici ve rahmet olarak gönderildim. dedi ve “Allah’ım! Kavmime hidayet et, çünkü; onlar bilmiyorlar.” diye onların lehine, hidayetine dua ettiler.



Aişe (R.A.) Validemiz, kendisine iftira edildiğinde şöyle dua ederdi:

- “Ey nimetleri bol ve tam veren! Şiddet ve zorlukları def eden, üzüntüleri dağıtan, zulümleri açan, hâkimlerin en adili, mazlumlara kâfi olan, başlangıcı olmayan evvel, nihayeti olmayan ahir, benim işimde rahatlık ve bu sıkıntıdan kurtuluş ver. Allah’ım . Amin

Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla


Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..