TUL-Ü EMEL (UZUN EMEL) VE ZARARLARI..

Uzun emel sahibi olamak ve zararları..Dünyalıkta uzun emelli olmannın zararları...



Kalbin altmış hastalık ve afetinden altıncısı tûl-ü emeldir.(1)



Tûl-ü Emel : “İnşallah” gibi bir istisnada bulunmadan ve “Salih” olma şartını da kullanmadan gelecek zamana yetişip onda yaşama hırs, tamah ve arzusudur.

Gelecek zamanda salih ameller işlemek şartı ile onu arzu etmek ise caizdir.

Onun içindir ki, tûl-ü emel kötülenmiştir. Ancak âlimler için değil. Zira onlar olmamış olsa kitapların tasnifi (dolayısı ile ilmin devamı) mümkün olmazdı..



UZUN EMELİN ZARALARI DÖRTTÜR



1. İtâatta Tembellik ; Yani amel işlemeye gücü yettiği halde terk etmek ve gelecek zamanda yaşayacağı ümidi ile amel etmeyi sonraya tehir etmek.

2. Tevbeyi geciktirmek: “Benim yaşım daha genç, ileride, gelecek günlerde istediğim zaman tevbe ederim” diyerek tevbe etmeyi tehir etmek.

3. Kalb katılığı : Nasihatlerden, yasaklama ve korkutmalardan etkilenmemek ve ölümü hatırlamamak suretiyle meydana gelir..



ÖLÜMÜ HATIRLAMAK



Hadisi Şerif: Lezzetleri kesen (ölümü) çok hatırlayınız.



İsa Aleyhisselâm’ın yanında ölüm anıldığı zaman vücudundan kan sızar (çıkar)dı.



Yetemi Rahmetullah’i Aleyh şöyle dedi:

İki şey benden uyku lezzetini kesti: Ölümü hatırlamak ve Allah’ın huzurunda durmak düşüncesi.



Ömer bin Abdülaziz fakihleri toplar, onlarla ölüm ve kıyametten konuşurlardı. Sonra da sanki önlerinde cenaze varmış gibi ağlarlardı.



Leffâf şöyle dedi:

Ölümü çok hatırlayana üç şey ikram edilir:

1. Tevbede acele etmek,

2. Kalb kanaati,

3. İbadetten zevk almak.



Ölümü unutan da üç şey ile cezalandırılır:

1. Tevbeyi geciktirmek,

2. Yeteri kadara râzı olmamak

3. İbadette tembellik.



Hazreti Aişe Radıyallahü Anhâ sordu:

Şehitlerle beraber haşr olunacak kimse var mıdır?

Rasülüllah Aleyhisselâm şöyle cevap verdi:

-Evet, Kim bir gün ve bir gecede yirmi defa ölümü hatırlarsa işte o.



Öyle ise ey mağrur ve ey gâfil, ölüm hakkında tefekkür etmen icâb eder. Ölüm sarhoşluğu, ölüm şerbetinin güçlüğü ve acılığı, onun kalbleri korkutucu, gözleri yaşartıcı ve lezzetleri kesici olduğunu düşünmen gerekir.





Nebi S.A.V.’den rivayet edildi:

Eğer hayvanlar (ölüm hakkında ) sizin bildiğinizi bilmiş olsalardı onlardan semiz et yiyemezdiniz.



Şu söz ne güzeldir:

Küçüktüm, olgunluk çağına erdim, cehaletle geçti ömrüm. Keşke annem beni doğurmasaydı, keşke küçükken ölseydim.



Yani, keşke (dini emir ve nehiylerle) mükellef olmadan ölse idim, demektir. Zira çocuklar cennetin yavrularıdır.



Akıllı kişi ölümü ve kabir, kıyamet ve hesap gibi ölümden sonrasını düşünmelidir.



Hazreti Allah ayeti kerimesinde ne güzel buyurdu:

Allah’ın sana verdiği mal ile ahiret yurdunu (cenneti) iste, (servetini hayır yolunda harca). Dünyadan nasibini de unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de ( Allah’ın kullarına) ihsan et. Yeryüzünde fesat arama. Çünkü Allah, fesat çıkaranları sevmez.

(Kasas- 77)

Ayeti Kerimede: “Dünyadan nasibini unutma” buyuruluyor. İnsanın dünyadan nasibi kefendir. Yani “unutma ki sen, dünyanın tamamını terk edecek, ancak nasibin olan kefeni götüreceksin” demektir. (2)



Ayrıca, ölüm meleği Azrail’in her adem oğlunun yüzüne 366 defa baktığı rivayetinden de gafil olma.



4-Dünyanın tamamı üzerine hırs: Dünya işleri ile meşgul olup âhirete yönelik amelleri terk etmek.



Ayet Meâli: İnsanlara kadınlar, oğullar, altın ve gümüşten istiflenmiş yığınlar, yaylıma salınmış (güzel) atlar, davarlar ve ekinlerden yana nefsin isteklerine muhabbet, süslenip bezendi. Fakat bunlar dünya hayatının geçici menfaatidir. Halbuki, sonuç güzelliği Allah katındadır. (Âli İmran –14)







Tefsir:

İnsanlara şehvetler süslenip bezendi. Yani, şehvetlere ve nefsin arzularına muhabbet, insanlara güzel gösterildi.

Süsleyen ve bezeyen Hazreti Allah C.C’dir. Muhtemel ki, insanları imtihan için süslemiştir.



Denildi ki:

Şeytan, vesvese yolu ile onların amellerini süslemiş, kendilerine güzel göstermiştir.



Kadınlardan. Şehevat’dan haldir. Maddeleri saymaya kadınlardan başladı. Çünkü (fitne sahibi) kadınların fitnesi her şeyin fitnesinden daha büyüktür.



Oğullardan. Yani mutlak olarak evladın fitnesi, şöyle ki; Kişi çocukları sebebi ile helâl ya da haramdan mal toplamak sureti ile imtihan edilir ve bu hal o adamın şeriatın hududunu muhafaza etmesine de mâni olur. (3)



Denildi ki:

Evladımız ciğerparelerimizdir, yaşarlarsa bize zahmet verirler, ölürlerse (üzüntü ateşiyle) bizi yakarlar.



Altın ve gümüşten istiflenmiş yığınlar. Yani çokça toplanmış mallar, Yaylıma salınmış güdülmüş güzel atlar, davarlar, sığırlar ve ekinlerden, ziraat mahsullerinden. Bunların hepsi insanlar için fitne kaynağıdır.



Kadınlar ve çocuklar bütün insanlar için fitnedir.

Altın ve gümüş ticaret adamları için fitnedir.

Atlar idareciler için fitnedir.

Davarlar ve sığırlar kırsal kesim için fitnedir.

Ziraat mahsülleri de çiftçiler için fitnedir.



(Fakat bunlar dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki sonuç güzelliği Allah katındadır.) Ne elden gider, ne de fâni olur. Bu güzellik ise Cennettir.



Uzun Emel sahibi, uzun zaman yaşayacağı ümidinde olduğu için ihtiyarlık, hastalık ve güçsüzlük korkusu ile sürekli dünyalık toplamak ve onu çoğaltmakla meşgul olur. Gençlik ve sağlık dönemlerinde, biriktirip saklamak için dünyalık toplar.



Emel sahiplerinden kimisi, kendisi ve ailesi için yirmi sene yetecek şekilde saklar, kimisi elli sene, kimisi de rızık verici olan Allah'a tevekkül hususundaki zayıflığına göre daha az veya daha çok senelik dünyalık biriktirir ve saklar.

Aman ha, sen tevekkül üzere ol. (4)



Bir adam İmam-ı Şibliye aile fertlerinin çokluğundan ve hâli vaktinin iyi olmadığından şikâyet etti. Şibli şöyle dedi:

- Evine git, ailenden hangisinin rızkı Allah'a ait değilse onu kov....



Ancak âlimler; "Kişi ailesinin bir senelik ihtiyacını hazırlayıp biriktirmekle kınanamaz ve tevekkülden çıkmaz" dediler.

Zira Peygamberimiz Aleyhisselâm eşleri için bir senelik azık hazırlardı.

Ailesi, çoluk - çocuğu olmayanın ise kırk günlük ihtiyacını saklaması caizdir.



Buraya kadar zikredilenler, (İnşaallah gibi bir sözle) istisna etmeden ve Sâlih olma şartı bulunmadan uzun emel sahibi olmanın felaket ve musibetleridir.



UZUN ÖMÜR İSTEMEK



Ama, istisna ile, Sâlih olma şartı ile, çok ibadet etme arzusu ile hayatının uzun olmasını dilemek kötülenmemiştir, hatta menduptur.

Rasülüllah A.S ; “Allah'ım! Hayat benim için hayırlı olduğu müddetçe beni sağ kıl” diye dua etmiştir.















Hazreti Ebu Bekir R.Adan:

Bir adam peygamberimize sordu:

Ya Rasülüllah, hangi insan daha hayırlıdır? Yani Allah katında fazileti daha çok ve ecri daha büyüktür? Rasülüllah A.S:

- “Ömrü uzun ve ameli güzel olandır,” buyurdu.

Çünkü bu durumda kişi iyiliklerini çoğaltır ve derecesini yükseltir. Zira (insana nisbetle) vakitler, tüccarın sermayesi gibidir. Sermaye ne kadar çok olursa ticaret de o kadar fazla olur.

Soran kişi ; İnsanların hangisi daha şerlidir? diye sordu.

Peygamberimiz A.S; “Ömrü uzun ve ( şer, kabahat ve kötülülükleri işlemek suretiyle) ameli kötü olanlardır,” buyurdu.



Câbir (Radıyallâhü Anh) dan :

Rasülüllah Aleyhisselâm buyurdular ki:

"Ölümü temenni etmeyin. Çünkü orada karşılaşılacak şeyler çok şiddetlidir."



Ölümü temenni etmek mekruh ya da günahtır. Zira eceller mukadderdir. Temenni etmekle ne artar, ne de eksilir. Bu tür hareket abesle iştigâldir. Ayrıca ölüm vesilesi ile, kabir, kıyamet gibi ahiret halleri ile karşılaşılacaktır. Bunlar ise çok şiddetli ve zordur.



Makhûl Radıyallâhü Anh Nebi Aleyhisselâm dan rivayet etti :

Efendimiz Aleyhisselâm şöyle buyurdular:

“Ölüm sıkıntılarından biri semavat ve arz ehli üzerine bırakılmış olsa, Allah’ın izni ile hepsi ölürdü. Yine ölümden azıcık bir damla, yeryüzündeki dağların üstüne bırakılmış olsa hepsi erirdi.”



Denildi ki:

Ölü, (Kıyamette) kabrinden kalkıncaya kadar ölüm acısını duyar.



Ölüm, dünya ve ahrette mümin üzerine en büyük korku ve en sıkıntılı bir hadisedir.













Kişinin ömrünün uzun olması ve Hazreti Allah'ın onu geçmişte işlemiş olduğu kötülüklere pişmanlıkla ve salih amel ve itaat etmeye muvaffakiyetle rızıklandırması ne büyük saadettir. Bu kişi öldüğü zaman şu ayeti kerime ile ona müjde gelir:



Ayet Meali:

Kıyametin dehşetinden korkmayın,(evlat ve akrabadan ayrıldığınız için üzülmeyin. Size va'dolunan cennet ile müjdelenin.

( Fussilet - 30)



İhya-ul Ulûm'dan:

Hazreti Allah bir kulundan razı olduğu zaman ölüm meleğine şöyle vahy eder:

Ey ölüm meleği! Git, filanın ruhunu al, gel. Ona rahatlık vereyim. Şimdiye kadar işlediği ameller ona kâfi gelir. Ben onu çeşitli şekillerle tecrübe ettim. Onu her an için istediğim tarafta buldum.

Azrail de beş yüz melekle birlikte iner. O meleklerin hepsi ruhunun çıkışında iki saf halinde ayakta dururlar. Şeytan onların bu halini görünce elini başına koyar:

“Vah, bana yazıklar olsun" diye feryat eder. Şeytanın askerleri bunu duyunca:

Efendimiz, size ne oldu? diye sorarlar. Şeytan şöyle cevap verir:

“Bu adamın bu kadar yüce bir makama sahip olduğunu görmüyor musunuz? Nerede, ne yapıyordunuz? Bunu neden azdırmadınız ve saptırmadınız?”

Onun askerleri şöyle derler:

“Azdırmak için çok çalıştık, fakat masum olduğu, korunduğu için ona tesir edemedik.”



Anlaşıldı ki, mümine ancak Allah’ü Teâla’ya kavuştuğunda rahat vardır.



Hadisi Şerifte şöyle buyuruldu:

“Kim İslam yolunda saçını ağartırsa o saç kıyamet günü (kendisi ile aydınlanacağı ) bir nur olur.”







Saç ve sakalın ağarması her ne kadar kulun çalışması neticesinde olmasa da eğer cihâd gibi, Allah korkusu gibi sebeplerle olursa kulun çalışması menzilesinde olur, onun sebebiyle sevap ve derece elde eder.



Saç ve sakaldaki (beyaz ) kılları yolmak, değiştirmek ve siyaha boyamak mekruhtur.



İhya-ul Ulûmdan:

Allâh’ü Teâla şöyle buyurmuştur:

Seksen yaşında olan (müslüman)lara azap etmemeğe zâtım üzerine yemin ettim.



Rasülüllah A.S da şöyle buyurdular:

“Allâh’ü Teâlâ yaşlı kulunun yüzüne sabah – akşam (rahmet nazarıyla) bakar ve buyurur ki:

Yaşın ilerledi, kemiklerin inceldi, cildin yumuşadı, küçüldü, ecelin yaklaştı, bana yolculuğun yakınlaştı. Ey kulum, benden hayâ etmez misin ? Halbuki ben senden haya ediyorum.”



Yine Efendimiz Aleyhisselâm dan rivayet edildi:

“Kırk yaşını geçtiği halde hayrı şerrine gâlip olmayan kimse Cehennemdeki yerini hazırlasın.”



UZUN EMELİN SEBEBİ ÜÇTÜR



1.Dünyâ Sevgisi:

Dünya sevgisi çok kötü ve ağır bir hastalıktır. Evvelkiler ve sonrakiler onu tedâvi etmekten aciz kalmışlardır.



2.Ölümün yaklaştığından gâfil olmak:

Zira ölümü hatırlamak, gurur evi (olan dünya) dan uzaklaştırır, âhiret evine hazırlar. Ölümden gâfil olmak ise dünya şehvetlerine (nefsin arzularına) düşmeye ve müptela olmaya götürür.



3.Sıhhat, bedenen güçlülük, gençlik, delikanlılık ile mağrur olmak, bunlara güvenmek.









UZUN EMELİN İLACI



Uzun emelin ilacı ve devası ise yukarıda sayılan sebepleri izâle etmek, gidermekten ibârettir.

1. Dünya sevgisinin ilâcı: Dünya sevgisinin kötülüğü ve tehlikeleri hakkında vârid olan ayeti kerime ve hadisi şerifleri tefekkür etmektir.



Ayet Meâli:

Biliniz ki (Allah’a itaata ve âhiret kazancına sarf edilmeyen) dünya hayatı; bir oyun, bir süs, aranızda bir öğünme, mal ve evlâdda bir çoğalıştır. ( Menfaati az, elden gitmesi süratli, hayâli bir takım şeylerdir. Faydasız olmakta çocukların oyuncağı gibidir. Nihayet hepsi yok olur gider.) Bu, bir yağmurun haline benzer ki, onun bitirdiği nebat, çiftçilerin hoşuna gider. Sonra (yeşil rengi) değişir; bir de onu görürsün, sararmıştır. Sonra da çör çöp olmuştur. (İşte dünya da böyledir, kuruyup yok olan nebat gibi, bekası yoktur.) İşte hayatı bu şekilde olan kimse için ahirette şiddetli bir azap, müminler için ise, Allah tan mağfiret ve rıza vardır. (Ahireti istemeyenler için) dünya hayatı ancak bir aldanış menfaatidir. (Hadid- 20)



Hadisi Şerif : “Dünya ve dünyadakiler lanetlenmiştir. Ancak zikrullah ve ona müteallik olan şeyle âlim ve müteallim müstesna.” (Ramuz cilt:1 sh:208/3)



Zira bu istisnâ edilenler âhiret amellerindendir. Ayrıca Hadisi Şerifte ilmin ve ilim öğrenmenin şerefini tenbih, bunların dışında her şeyin bir defalık bir heves olduğunu bildirmek vardır.



Bir başka Hadisi Şerifte şöyle buyuruldu:

“Dünya, evi olmayanın evi, malı olmayanın da malıdır. Dünyayı, (ahiret kendisine lâzım olacak şeylerden gafil olduğundan) aklı olmayan toplar.”











Hasan Radıyallâhü Anh’ın rivayet ettiği bir hadisi şerifte ise;

“Dünya sevgisi bütün hataların başıdır” buyuruldu. (5)



Gerçekten dünya sevgisi insanı önce şüpheli şeylere, sonra mekruhlara, sonra da haramlara düşürür... Hatta peygamberlerini yalanlayan ümmetlerin tamamının küfrü, dünyaya ve dünya nimetlerine olan sevgileri (sebebiyle)dir.



2. Ölümün yaklaştığından gafil olmak ile,



3. Sıhhat, güç ve gençlik ile mağrur olmak ise ölümü, ölümün yakınlığını ve ansızın geleceğini hatırlamaya devam ile giderilir, tedavi edilir. Çünkü ölümün, hastalık ve ihtiyarlık gibi muayyen bir vakti yoktur. (6)



Sıhhat ve gençlik ölüme mâni değildir. Aksine, gençlerin ölümü ihtiyarların ölümünden daha çoktur. Yine, ölüm için gençlik, yaşlılık, olgunluk çağı ya da yaz, kış, bahar, gibi belli bir vakit de yoktur. Nice sağlamlar vardır ki ölürler, ama (ölümü bekleyen) hastalar senelerce hayatta kalır. O halde sıhhat ile mağrur olmak, aldanmak uygun değildir.



UZUN EMELİN EN TESİRLİ İLACI



Uzun emelin en tesirli ilacı ölümü hatırlamayı metheden hadisi şerifleri hatırlamaktır.



Enes Radıyallâhü Anh’dan:

Rasülüllah Aleyhisselâm şöyle buyurdular:

“Ölümü çok yad edin. Zira bu, insanı (korku, pişmanlık ve tevbe ile) günahlardan sıyırır, dünyadan çeker. (Zira ölüm, bütün lezzetleri keser ve şehvetleri kırar.) (7)

(Ramuz cilt:1 sh:80/16)

Ammâr R.A dan :

Efendimiz Aleyhisselâm buyurdular ki:

“(İyilik ve itaatları emir, haramlardan nehiy hususunda) vaiz olarak ölüm yeter.”



Gerçekten bir kimsenin, ölümü fakirlik ve hastalık gibi bir sıkıntı halinde hatırlaması o kişiyi ferahlatır. Çünkü ölüm, dünya nimetlerinin kimsenin (ebedi) mülkü olmayıp fani olduğunu hatırlatır. Ferahlık ve genişlik zamanında anması da, bir gün olup bu nimetlerden ayrılacağını ve onların hesabını vereceğini bildiği için kişiyi daraltır, huzursuz eder.



Bera bin Âzib şöyle dedi:

Bir cenazede Rasülüllah A. S. ile beraberdik. Efendimiz kabrin kenarına oturdu ve ağladı. Öyle ki mübarek gözlerinden akan yaşlar ile toprak ıslandı. Bunun sebebi: Ya mukaddes âlemden ölülerin hâli peygamberimize açıldı, mâlum oldu, ya da bu mevzuda Allah Teala’ya karşı olan korkusunu ümmetine talim etmek istemişti. Sonra da şöyle buyurdu:

“Kardeşlerim! Şu ölüme, kabre itaat hazırlayın. Çünkü burası heybetli, korkunç bir yerdir.”



Denildi ki:

Kabir, her gün yedi defa şöyle seslenir:

Ben karanlık bir evim, gece namazı ile aydınlatın. Ben topraktan bir evim, döşek (salih amel) yüklenerek bana gelin. Ben zehirli yılanların bulunduğu bir yerim. Onlara karşı panzehir1 ile bana gelin. (Bu panzehir göz yaşlarıdır.) Ben fakirlik, yokluk eviyim, kendiniz için zenginliği artırarak gelin. Ben sorgu- sual eviyim. “Lâ ilâhe illâllâh” sözünü çok söyleyin.



DUA



Allahım! Alınların terlediği, ağlama ve inlemelerin çoğaldığı, sevenlerin bize ağladıkları ve tabiblerin bizden ümit kestiği zaman merhamet eyle.

Allahım! Toprağın bizi gizlediği, dostların uğurladığı, nimetlerin ayrıldığı ve ruhumuzun çıktığı zaman bize merhamet eyle.

Allahım! İsmimiz unutulduğu, cismimiz çürüdüğü, kabrimiz yıkılıp harap olduğu, zikrimiz dürülüp kapandığı zaman bize merhamet eyle.

Allahım! Sırların ortaya döküldüğü, gizli şeylerin açığa çıktığı, defterlerin açılıp-yayıldığı, ağırlıkların döküldüğü gün bize merhamet eyle.

Ey kuvvetli ipin (dinin), ey doğru emrin sahibi, kıyamet günü mukarrabin, şühedâ, rukû ve secde edenler ve sözlerinde duranlarla beraber cehennemden emin olup ebedi cenneti isteriz. Gerçekten sen çok merhamet edici ve çok şefkatlisin.

Rahmetinle, ey merhametlilerin en merhametlisi.

Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla


Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..