Nefsin heva ve hevesine uymak ve zararları..

Nefsin heva ve hevesine uymak..Nefsine uymak.Nefsi Emmareye uymak..Nefse uymanın zararları...


Kalbin afetlerinden birisi de hevaya yani Nefsi Emmare’nin şehvetlerine tabi olmaktır.

Nefsi Emmarenin hevasına tabi olmanın kötülüğü ayet ve hadislerle sabittir.



AYET-İ KERİMELER:



Ayet Meali: Ey müminler! Hak üzerine durup adaleti yerine getirmeye çalışan hakimler ve Allah için doğru söyleyen şahitler olun. Velev ki şahitliğiniz, nefsinizin yahut ana-babanızla yakın akrabanızın aleyhinde olsun, ister üzerine şahitlik yapılan kişiler zengin veya fakir olsun. Çünkü Allah ikisine de (zengin ile fakire) sizden daha yakındır. Onun için siz, haktan yüz çevirip nefsin arzusuna (lezzet bulduğu şeylere) uymayın. Eğer adalet üzere hüküm vermekten, şahitliğinizde doğru söylemekten dilinizi bükerseniz veya (büsbütün ondan) yüz çevirirseniz şüphe yok ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır. (Nisa-135)



Ayet Meali:

Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife kıldık. O halde insanlara arsında adaletle hüküm ver ve keyfe (dünya işlerinden hükümler ve sair hususlarda nefsin arzusuna) tabi olma ki, seni Allah yolundan (sırat-ı müstakimden) saptırır. Muhakkak ki Allah yolundan sapanlar, hesap gününü unuttuklarından, kendilerine çok şiddetli bir azab vardır. (Sad-26)



Ayet Meali:

Fakat her kim de Rabbinin mekanından (başlangıcını ve varış yerini; ahireti bildiği için rabbinin huzurundaki makamından) korkmuş ve nefsi, (insan cibilliyeti icabı) şehevâta meyletmekten alıkoymuşsa, muhakkak Cennet onun varacağı yerdir. (Naziat-40-41)



İnsan oğlu Allah’tan bir imtihan olarak nefsin arzularına sevgi üzerine yaratılmışlardır.



Rivayet :

Cennetin kapısı üzerine şu ibare yazılmıştır. Kim nefsin arzularına muhalefet ederse Cennet onun barınağıdır. Kim, nefsin arzularına itaat ederse Cehennem onun menzilidir.



Ayet Meali:

Eğer dileseydik, o kimseyi bu ayetlerle iyiler derecesine yükseltirdik Fakat o aşağılığa saplandı ve hevasına uydu. İşte bunun hali, o köpeğin haline benzer ki, üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur, kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp solur, (bayağılık ve ızdıraptan kurtulamaz) Ayetlerimizi yalanlayanların hali işte böyledir. Ey Rasülüm, sen hadiseyi kafirlere anlat. Olur ki gereği gibi düşünürler. (Araf-176)



Tefsir:



(Eğer) onu yükseltmeyi (dileseydik bu ayetler) İbrahim A.S’ın sahifeleri, ya da İsmi Azam (sebebiyle) hayırlı alimlerden iyiler derecesine (yükseltirdik. Fakat o aşağılığa saplandı) dünyaya meyletti ve kavminin rızasını kazanmak, dünyalığı çoğaltmak yolunda (hevasına uydu. İşte bunun hali) hasislik ve alçaklıkta sıfatı (bir köpeğin hali gibidir ki, üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur, kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp solur.) Yani azarlayıp kovsan da, kendi haline terk etsen de şiddetle solur.

Zira köpek yaratılış itibari ile sıcak havayı dışarı atıp soğuk havayı kolayca içine çekmeye muktedir değildir.

Köpek devamlı dili dışarıda olduğu gibi, hevasına tabi olan kişi de nefsinin arzuları istikametinde hareket edip acil olana, dünyaya ağırlık verir, vaaz ve nasihate iltifat etmez.



ALLAH’IN NEBİSİNE BEDDUA EDİNCE



Denildi ki: Ayet-i Kerimede kendisinden bahsedilen kişi Bel’am bin Bâûrâ’dır. Bu zata daha önceki mevzularda da işaret edilmiştir.

Hadise şöyledir:

Musa A.S muharebe için Belam bin Baûra’nın beldesine girmek üzere yöneldiğini Belam’ın (kafir olan) kavmi duydu. Belam’dan Musa Aleyhisselâm ve ordusuna beddua etmesini istediler ve bu mevzuda ısrar ettiler. Bel’am İsmi Azam duasını bildiği için duası makbul idi.

-“Nasıl olur da Musa Kelimullah’a beddua edebilirim? Melaike de onunla beraberdir,” dedi. Kavmi tekrar ısrar etti. Ona bazı dünyalık şeyler arz edip aracılar da koydular. (1)

Belam nefsi hevasına meyletti. Dua etmek üzere dağa çıkmak için dişi bir merkebe bindi, gitti. Merkep, Musa A.S ve askerini görünce gitmedi. Bel’am merkebi dövdü. Merkep dile geldi:

-“ Ben gitmemekle emr olundum, önümde de ateş var” dedi. Bir başka rivayette:

-“Yazıklar olsun sana Ey Bel’am! Önümdeki melekleri görmüyor musun? Nasıl olur da Allah’ın peygamberi ve müminleri üzerine gider, onlara beddua edersin?” dedi.

Bel’am Musa A.S ve Müminler aleyhine dua etti. Bel’am’ın beldesine giremediler ve Tih çölüne sürüklendiler. Musa A.S;

-“Ya Rab! Biz ne yaptıysak senin emrin ile yaptık. Hangi sebeple Tih çölüne düştük?” Hazreti Allah:

- “Bel’am’ın duası sebebi ile” buyurdu.

Bunun üzerine Musa Aleyhisselâm İsmi Azam duasını ve imanı Bel’am’dan nez’etmesi (alması) için dua etti. Allâh’ü Teâlâ ondan marifeti ilâhiyyeyi aldı. O da imandan çıktı. Ebedi dalalette kaldı. Yaptığı dua kendi kavmi aleyhine çevrildi. Dili de göğsü üzerine sarktı. “Alemin yaratıcısı yoktur” diye kitap yazan ilk kişi oldu. Neûzü Billâh.

Dünya sevgisinin kötülüğüne bak! Nasıl da hususiyle alimleri celb ediyor? Bundan ibret almak lazım.

Allâh’ü Teâlâ kötü akıbetten bizleri muhafaza buyursun.



Salihler akıbet hallerinden korkarlardı.

Peygamberimiz A.S ümmetini irşad etmek ve onlara öğretmek için şu duayı çok okurlardı.

“Allah’ım! Kalbimi sana itaatte sabit kıl”

İnsanın kalbi Rahman olan Allah’ın kudreti tahtındadır.



LOKMAN A.S’IN HİKMETLERİNDEN:



Davut Aleyhisselâm bir gün Hazreti Lokman’a:

-“Nasıl sabahladın”? diye sordu. O da:

-“Başkasının elinde sabahladım” cevabını verdi.

Bu cevap hakkında tefekkür
etti, düşündü. Sonra şiddetle gürledi, bayılıp düştü.


HADİSİ ŞERİFLER:



Hadisi Şerif: Üç şey helak edicidir. Hakim olan hasislik, tabi olunan heva ve kişinin kendini beğenmesi. (Ramuz-ul Ehadis 1/260/11)



Sehl bin Abdullah-i Tüsteri’den:

“Nefs-i hevaya muhalefetten daha faziletli bir şey ile Hazreti Allah’a ibadet edilmedi.”

Zira nefis ile mücadele hadis-i şerifte varid olduğu gibi “Cihad-ı Ekber” (büyük cihad)dır.



Hikmetli söz: Oğulcağızım!Nefs-i hevana ve kadına muhalefet et, bunların dışında dilediğine itaat et. (2)



Hadis-i Şerif: Akıllı, nefsini güden (tedip ve muhasebe ile ona galip gelen, kahreden, onu zelil kılıp Rabbine itaate boyun eğdiren) ve ölümden sonrası için amel eden kimsedir. Aciz de, nefsini hevasına koyuveren (onu haram, şehvet ve lezzetten alıkoymayan) ve Allah’a (iyi yapar inşallah) diye temennide bulunanlardır. (Ramuz-1/229)



Yani; Rabbine itaatte noksan olmasına ve şehvetlere tabi olmasına rağmen bunları noksan saymayan, mazeretinin kabulünü istemeyen ve yaptığı hatalardan dönmeyen, bu haliyle Allah’tan af ve cenneti temenni eden kişidir akılsız olan.



Amel etmeden cennet istemek günahtır.



MÜMİN KİMDİR ?



Hadis-i Şerif: Mü’min, (şeriatın) hududunu koruyan, daima tefekkür eden, ilim öğrenen, akıllı, kamil, dili nazik, ahlakı güzel olan, az gülen, çok ağlayan, dünyayı terk eden, ahirete rağbet eden, dünya işlerinde saf, ahiret işlerinde akıllı olan, az yiyen, hüznü daim, hevası az olan, şehvetleri terk eden, şeytana muhalefet, Rahman’a muvafakat eden, kendi ayıpları ile meşgul, başkalarının ayıplarıyla ilgilenmeyen, Kur’an sözü, salihler arkadaşı, Allah C.C dostu olan, Allah’ı zikirle mutmain, Allah’ın emrinde müstekıym (devam eden,) ve kıyamet gününden korkan kimsedir.



Hadis_i Şerif: Cabir R.A rivayet etti:

Ümmetim üzerine en çok korktuğum şey hevasına tabi olmak ve tülü emel (uzun emel) dir.



HEVAYA TABİ OLMAK VE TUL-Ü EMEL



Hevaya tabi olmak; nefsin dinen kötü kabul edilen şeylere meyletmesi, insanın, nefsin arzularına itaat etmesi boyun eğmesidir.



Tul-ü Emel ise; nefsin sevdiği şeyleri ümit etmek, uzun müddet yaşayacağını ummak ve ölümü unutmaktır.



Heva insanı Hak’tan alıkor, yani seni hak olan şeriata tabi olmaktan vazgeçirir.



Tul-ü Emel de ahireti unutturur, dünyayı sana sevgili yapar. Onun içindir ki emeli kısa tutmak ve ecel gelmeden mutlaka salih ameller işlemek lazımdır.





KALBİN NURLANMASI



Denildi ki:

Kalbin nurlanması dört şeyledir:

1- Aç mide,

1- Salih (iyi) arkadaş,

2- Geçmişte işlediği günahları hatırlamak,

3- Emeli kısaltmak.

Bu dört hasletin zıddı olan şeyler de kalbi katılaştırır ve karartır.

Hasılı; nefsi hevasına tabi olan kişi hayvanlardan daha aşağıdır.



Rivayet:

Allâh’ü Teâlâ melekleri şehvetsiz akıl, hayvanları da akılsız şehvet ile yarattı. İnsanın terkibinde ise her ikisi de yaratıldı. Kimin aklı şehvetine galip gelirse o meleklerden daha hayırlıdır. Kimin de şehveti aklına galip gelirse o da hayvanlardan daha şerlidir.



NEFİS KÖTÜLÜĞÜ ŞİDDTLE EMREDİCİDİR



Bil ki: Eğer nefsi, ona mani olacak şeylerden alı koymaz, başı boş bırakırsan, tabiatı itibariyle o, fazlasıyla şerre meyledici ve kötülüğü, kendisinin arzu ettiği ve Allah’ın razı olmayacağı şeyleri şiddetle emreder.



Yusuf A.S dahi: “Ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis, gerçekten kötülüğü şiddetle emreder” buyurmuştur.



Akıllı kimse, nefsin emrettiği her şeye muhalefet etmeye ehemmiyet gösterir.



Allâh’ü Teâlâ Mirac gecesi Rasülüne şöyle buyurmuştur:

-“Ya Muhammed! Yumuşak elbise, güzel yemekler ve cinsi arzularla süslenme! (onlara meyletme). Zira muhakkak nefis, her şerrin barınağı ve her kötülüğün de arkadaşıdır. Eğer sen onu itaate çekmezsen o seni isyana sürükler. Doyurduğun zaman asi ve zalim, boyun eğdiğinde de kibirli yapar. Nefis şeytanın dostudur.







Şu söz ne kadar güzeldir:

Kendini nefsinden koru, onun şerrinden emin olma. Nefis, yetmiş şeytandan daha şerlidir.



Hadis-i Şerif: Senin en büyük düşmanın, iki kaşının arasındaki nefsindir.



Hasılı kelam; Rahman’ın rızası, nefis ve şeytana muhalefettedir.



HEVA’NIN İLACI:



Hevanın zıddı ve ilacı riyazet1 ve mücahededir.2 (3) Bununla kastım, dünya işlerinden olup lezzet duyduğu ve adet edindiği şeyler babından olan dost ve arkadaşlarından kesmek ve bütün vakitlerde onu hevasının hilafına olan şeylere teşvik etmektir.

Bu kabil hareket tarzı abidlerin metaı ve zahidlerin sermayesidir.



HİKAYE

NEFSİNE UYDU SOPAYI YEDİ



İbrahim bin Şeyban anlatıyor:

Kırk yıl evde geceledim. Mercimek yemek istiyordum, nefsim buna muvaffak olamadı. Bir defasında bana mercimek gönderildi. Ben de yedim ve evden çıktım. Bardaklar gördüm, içinde sirke var zannettim. “Şarap var, şu küpün içindeki de şaraptır” denildi. Ben de şarapları döktüm.

Meyhaneciler bu hareketi sultanın emri ile yaptığımı zannettiler. Halimi (Sultanın emri ile değil, kendi fikrimce yaptığımı) anlayıp haberdar olunca beni İbn-i Tolon’a götürdüler. O da bana iki yüz sopa vurdurdu ve hapse attı. Bir müddet sonra Ebu Abdullah el Mağribi bana şefaat etti.

-“Mercimek ile doyup iki yüz sopayı yiyince ne yaptın?” dedi.

- “Meccanen kurtuldum,” dedim.





Sırrıyı Sekati’den rivayet edildi. Buyurdu ki:

Nefsim otuz (ya da kırk) sene pekmeze havuç daldırıp yemek istedi. Bunu nefsime tattırmadım.



HİKAYE

NEFSİ YUMURTA VE SICAK EKMEK İSTEYİNCE



Ebu Türab-ı Nahşebi anlatıyor:

Nefsimin iştiha duyup benden istediği bir şey olmadı. Ancak bir defasında yolculuk esnasında yumurta ve (sıcak) ekmek istedi. Nasıl olduysa isteğim galip geldi. Yolumu değiştirip bir köye girdim. Köyde hırsızlık olmuştu. Köylüler beni yakaladılar. “Hırsız budur” dediler ve yetmiş sopa vurdular. Sonra beni tanıdılar. Benden özür dilediler. İçlerinden biri beni eve (yemeğe) götürdü. Bana taze ekmek ve yumurta getirdi. Nefsime;

-“Ey nefis! Yetmiş sopadan sonra ekmekle yumurta yiyebilirsin” dedim.



Sırrı-yı Sekati der ki:

“Gençler! Gençliğinizin kıymetini bilin... Güç kuvvet elde iken çok ibadet edin. Benim zayıf ve güçsüz düştüğüm gibi siz de aynı duruma düşeceksiniz.”

O, bu sözü söylerken, ibadet ve mücahedede gençlerden kimse ona ulaşamıyordu. Zira o, ancak çok ihtiyaç olduğunda yer, uyku iyice kendine galip geldiğinde uyur ve sadece ihtiyaçlarını arz etmek için konuşurdu.



Allah dostlarından biri anlatır:

Şu kadar hac ettim. Bunların tamamında nefsin hissesi bulunduğu bana malum oldu. Şöyle ki; bir gün annem benden su istemişti. Bu iş nefsime ağır geldi. Anladım ki nefsimin defalarca hacca devam etmesi ve bunu kabullenmesi, kendisine bir şeref ve paye olduğundandır.



Zinnün-i Mısri buyurdular ki:

İnsanların arasına fesadın girmesinin sebebi altıdır.

1- Ahiret işindeki niyetin zayıflığı. Öyle ki, bedenleri şehvetlerine rehin olur.

2- Ecelin yakın olmasına rağmen uzun emelin galip gelmesi. (4)

3- Kulun rızasını Halık’ın rızasına tercih etmek.



4- Heva ve hevese tabi olmak

5- Peygamberin sünnetini arka plana atmak, terk etmek. (5)

6- Önce geçenlerin kusurlarını kendilerine delil kabul edip, iyi taraflarını terk etmek.



Kim nefsinin hevasına tabi olursa katlinde acele etmiş olur. Çünkü Allah dostları “Nefsin hayatı zikir ile, ölümü de gaflet iledir” buyurdular.

Yani; nefis gafil olduğunda şehvetlere uyulur ve o kimse ölüler hükmünde olur.



BEŞ BİN SÜNNETTEN DÖRT TANESİNİ SEÇTİ



Sehl bin Tüsteri’ye sünnetten soruldu. Buyurdular ki:

-Nebi A.S ın sünnetleri beş bin kadardır. Ancak ben bunlardan dört tanesini seçtim. Bu dört sünnet kimde bulunursa o kimse bütün sünnetleri işliyor demektir.

1- Allah’ın rızasını nefsinin arzularına tercih etmek.

2- Ahireti dünyaya tercih etmek.

3- Fakirliği zenginliğe tercih etmek.

4-Dünya işlerini düşünmeyi terk etmek.



Hazreti Ali Radıyallâhü Anh’a soruldu:

-“Kul hangi şey ile Allâh’ü Teâlâ’nın rızasına kavuşur?” Buyurdular ki:

-“Üç şey ile”

1- Nefsi kahretmek

2- Allah’tan gelen belayı deva kabul etmek



Denildi ki: Dost için bela, altın için ateş gibidir.



3- Allah’ın vermeyişini ihsan saymak

Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla


Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..