Peygamber (s.a.v.) efendimizin affedici ve bağışlayıcı olması

Peygamberimiz s.a.v. Efendimizin insanlara karşı affedici ve bağışlayıcı olması..Peygamberimizin

Peygamber Efendimiz Hazretleri, son derece afv-ü keremle muttasıf idi. Onun afv-ü keremine dair binlerce" misal vardır, biz burada bir kaçını kayıt ile iktifa edeceğiz. Şöyle ki:

Sahihi Buharîde vesair siyer kitaplarında yazıldığı üzere «Zatürrika'» gazvesinde ashabı kiram kaylule(öğlen uykusu) uykusuna yatmış, Nebiyyi Zişan Hazretleri de kendi başına tenhaca bir ağaç altında uykuya dalmıştı. Fırsat bekleyen «Gevres ibnilharis» ansızın Resulü Ekremin üzerine atılmış, elindeki kılıç ile sûikastte bulunmak istemişti. Resulü Ekrem Hazretleri birdenbire uyanınca
Gevres: «Şimdi seni benim elimden kim kurtaracak?» dedi, Nebiyyi Âlişan Hazretleri de: «Allah» diye cevap verdi. Bunun üzerine Gevresin elinden kılıç düştü, sıra Resuli Ekreme gelmişti, hemen yerden kılıcı mübarek eline alarak: «Ya şimdi seni benden kim men'edecek?.» diye buyurdu. Gevres, artık ilticaya mecbur olmuştu: «Kılıcı eline hayırlısile almış ol, ya'ni: hakkımda hilm ile, afv-ü kerem ile muamelede bulun.» diye istirhama (yalvarma)başladı, Peygamberi Zişan Hazretleri de kendisini afvetti, serbest bıraktı.

Bu kerîmane muamele, Gevres'in Müslüman olmasına sebep olmuştur. Gevres, kavmine dönüp gidince: «Ben size insanların en hayırlısının yanından gelmiş bulunuyorum.» demişti. Gevres, kavminin en şecaatlisi idi.

Artık kudsî hayatına kasteden düşmanları hakkında da bu kadar affedici olan bir Peygamber kendi ashabı kiramı hakkında ne kadar muhabbetle, merhametle, ne kadar afv-ü keremle muamelede bulunmuş olacağını düşünmek gerekir.

Artık o yüce Peygambere, o afvetme ve bağışalma menbaına muhabbetle tabi olma iddiasında bulunan bir müslüman, onun as¬habından, onun diğer ümmetinden her hangi bir zat hakkında hürmete, saygıya zıt, düşmanlık içeren bir lâkırdı da bulunabilir mi?.

*Şifai Şerifte ve diğer siyer kitaplarında beyan olunduğu üzere Hayber Gazvesi(savaşı), son bulmuş, Müslümanlar adına fetih rüzgarları esmeğe başlamıştı. «Zeyneb Bintülharis» adında bir Yahudi kadını zehirlemiş olduğu bir koyun etini Resuli Ekreme bir hediye olarak takdim etmişti. Nebiyyi Âlişan bundan bir lokma yer yemez zehirli olduğunu anlamış ve bu yüzden müteessir olmuş, hattâ bu zehrin tesiri irtihalleri esnasında da kendisini göstermişti. Buna rağmen o mücessem afv-ü atıfet olan Peygamberi Zişan efendimiz kendini zehirlemesine rağmen kadını muahaze buyurmamıştı.(kızmamıştı
o Şanı yüce Peygamberin ümmetinden bulunmak, şerefine nail olan bir müslüman, düşünmeli! O Peygamberin sohbetiyle müşerref bulunmuş olan zatlardan herhangi birine karşı düşmanca bir vaziyet almak, onların haklarında intikam hırsıyla aleyhte bulunmak, o Peygamberi Zişanın ahlâkına pek aykırı bir hareket, bir cüret olmaz, mı?.. Biz, Resulü Ekrem s.a.v.Efendimizin mübarek ahlâkı ile ahlaklanmayı yüce Alahtan niyaz eyleriz.

* Resulü Ekrem Efendimizin ne kadar afüvkâr(affedici) olduğuna bütün siyer kitaplarında ve bir çok tefsirlerde yazılı bulunan şu vak'a da parlak bir misaldir:
Nebiyyi Zişan Hazretleri, Hüdeybiye seferi esnasında «Batnı Mekke» mevkiinde bulunuyordu, sabahleyin «Ten'ım» mevkiinden seksen kişilik bir çete, Resuli Ekreme suikastte bulunmak için aşağıya inmişlerdi, fakat hepsi de yakalandı, hepsi de ölüme mahkûm bir vaziyette idi. Fakat o gönlü yüce Peygamberi¬miz, hepsini azat etti, hiç birinin hayatına dokunmadı, bunun üzerine: و هوالذي كف ايديهم عنكم وايديكم عنهم Âyeti Kerimesi nazil oldu.

İşte büyüklüğün, afv-ü keremin pek büyük bir nişanesi.

*Nebîyyi Zîşan Efendimizin afv-ü atıfetlerine dair olan şu pek parlak misali de düşünelim: Malûm olduğu üzere Resuli Ekrem Efendimiz, vaktiyle Mekkei Mükerreme ehalisinin büyük bir kısmından pek ziyade zahmetler, eziyetler çekmiş, nihayet hicrete lüzum görmüştü.
Fakat Hak Taalâ Hazretlerinin nusreti imdadına(yardıma) yetişti, muvaffakiyetten muvaffakiyete nail oldu, pek şanlı bir surette Mekkei Mükerremeyi fethetti. Artık onun mübarek şahsiyetine karşı yapmamış oldukları düşmanlık kalmayan birçok kimseler, Beytullahim civarında toplanmış, hepsi de hayatından ümidini kesmiş, katledileceklerini düşünüp hazırlanmışlardı. Resulü Ekrem Hazretleri yanlarına teşrif etti, «Ey Mekke ahalisi! Şimdi benim size nasıl muamele edceğimi düşünüyorsunuz?.» diye sordu. Onlar da: «Ey kerim kardeş. Ey kerim kardeş oğlu. Biz senden hayır bekleriz» diye isti'tafta bulundular. Bunun üzerine o merhametpenah peygamber: «Ben kardeşim Yusufun dediği gibi: ( لاتثريب عليكم اليوم يغفرالله لكم وهو ارحمالراحيمن) derim, haydi gidiniz, hepiniz tuleka = serbestsiniz» diye hepsini afvetti, hepsini hürriyetine kavuşturdu, hepsini affına mazhar buyurdu.

İşte o Nebîyyi Zîşan, kendisine karşı senelerce devam eden büyük bir düşmanlığı unutmuş, düşmanlarını afvetmiş, onların İmanlarını, tövbelerini takdir ile kabul eylemiş, bütün kâinata karşı en yüksek bir avf-ü kerem örneği göstermiştir. ( ولكم في رسول الله اسوة حسنة) .
Artık insaf edelim, insaf ile düşünelim, o Peygamberi Ali-şanin bizzat afvetmiş, nüvaziş ve keremine lâyık görmüş olduğu o gibi zevattan her hangi biri hakkında bugün bizlerin bir şey söylemeğe hakkımız olabilir mi? Böyle bir cür'et, Resuli Ekremin yaptıklarına aykırı, rızasına münafi, islâm âdabına mugayir(ters) olmaz mı?
Binaenaleyh böyle bir cür'ette bulunmanın vehametinden
Hak Taalâya sığınırım, (ربنالاتجعل في قلوبنا غلا للذين آمنوا) diye Allah Taalâdan kalp safvetine nâiliyet dilerim, bütün din kardeşlerimin sıyaneti — ilâhiyeye mazhariyetini Hak Taalâdan niyaz eylerim.

Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla


Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..