İnsanlar ve Melekler Arasındaki üstünlük dereceleri

İnsanlar ve Melekler Arasındaki üstünlük dereceleri.İnsanlar ve melekler arasında derece farkı.Melekler ve insanların birbirlerinden üstünlüğü

Melekler,Allahın nurdan yarattığı ve istediği şekle girebilen ve sürekli Allaha ibadet eden latif varlıklardır.Meleklerin adetleri hakkında sayı vermek mümkün değildir.Sayılarını ancak Allahü Teala billir.Meleklerin kendi aralarında derece farkı olduğu gibi,insanlarla melekler arasında da üstünlük farkı vardır.
Meleklerle İnsanlar Arasındaki üstünlük: Ehl-i sünnet alimlerine göre, bütün peygamberler, meleklerin rasulleri sayılan dört büyük melekten efdal, yani Allah katındaki dereceleri daha yüksek ve faziletlidir. Meleklerin rasulleri ise, bütün insanlardan daha faziletlidir. Bu hususta icma vardır. İnsanlardan takva ve salah sahibi olan mü’minler de, meleklerin (rasulleri hariç) tamamından daha faziletli, dereceleri daha yüksek sayılmıştır. Çünkü melekler yaradılış bakımından günah işleyemezler. Allah’a itaat ve ibadet onlar için fıtri ve zorunludur. Onları böyle olmaktan alıkoyacak hiç bir iç ve dış tesir yoktur. Halbuki insan, akıl ve nefis sahibi olup, her türlü iç ve dış etkiler altındadır. Buna rağmen insan, bütün menfi egelleri aşar, Allah7a itaatlı, takva sahibi bir kul olursa, elbette meleklerden daha faziletli olur.[1]
1) İnsanların peygamberleri, meleklerin peygamberlerinden üstündür. Allah Teala insanlar arasından peygamber seçtiği gibi meleklerden de seçmiş, onları diğer meleklerden üstün kılmıştır. Bir ayet-i kerimede bu durum açıkça ifade edilmiştir: "Allah hem meleklerden, hem insanlardan peygamberler seçer. Allah her şeyi hakkıyla işiten, kemaliyle görendir." (Hacc: 22/75) Ehl-i sünnet alimlerinin çoğunluğu (cumhur-u ulema) insanların peygamberlerini, meleklerin peygamberlerinden üstün görür. Peygamber Efendimizin ise yaratılmışların tamamının en faziletlisi olduğu hususunda kat’i icma vardır. En küçük ihtilaf yoktur. Ehli sünnet alimlerine göre: a) Allah Teala insan için Kitab-ı Keriminde “Halife” tabirini kullanır. Halbuki melekler hakkında böyle tekrim vaki olmamıştır. b) Adem aleyhisselam, bütün meleklerden daha bilgili idi. Alim olanın alim olmayana üstün oluşu hakkında ihtilaf yoktur. Kur’an-ı Kerim’de de: “De ki bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer: 39/9) buyurulmuştur. c) Bütün meleklere Hazret-i Adem’e secde etmeleri Allah Teala tarafından emredilmiş ve bütün melekler bu emre uyarak, Adem’i kıble edinerek secde etmişlerdir. Eğer melekler daha üstün olsalardı, kendilerinden daha aşağıda olana tazim ve hürmetle emredilmiş olurdu. d) Meleklerin en faziletlisi olan Cebrail aleyhiselam, Allah Teala ile insan peygamberleri arasında elçilik vazifesi görmüştür. Elçi olanın ise, elçi olarak gönderilenden üstün olması düşünülemez. Peygamberlerden birinin meleklerden üstün olduğu tesbit edildikten sonra diğerlerinin de üstün olduğu kendiliğinden meydana çıkar. Kur’an-ı Kerim’deki “Peygamberlerden hiçbirini, diğerlerinin arasından ayırmayız...” (Bakara: 2/285) ayeti, herbirinin peygamberlik rütbesinde bir olduğunu gösterir. “Herbirine alemlerin üstünde meziyyetler verdik.” (En’am: 6/86) ayeti ise, yaratılmışların en faziletlisinin peygamberler olduğu hususunda delildir. 2) Meleklerin peygamberleri, insanların peygamber olmayanlarından üstündür. Çünkü onlar da peygamberdir, peygamber olanla olmayan arasında, mutlaka bir derece farkı vardır. 3) İnsanların, salih mü’minleri, muttakiler, sıddıklar, şehidler, ilmiyle amil olan alimler... meleklerin peygamber olmayanlarından üstün ve efdaldir. Salih mü’min, günah işlemeyen insan demek değildir. Hayatı boyunca onlar da bilmeyerek bir çok günah işleyebilir. Hatta bilerek günah işlemeleri de mümkündür. Onların esas vasıfları, günahta ısrar etmemek, işledikleri günahtan tevbe etmek veya günahı bir sevapla gidermeğe çalışmaktır.[2] Halbuki melekler aslında günah işlemez, ne emredilirse onu yaparlar. Hal böyle iken günah işleyebilen ve işleyen salih mü’minlerin onlardan üstün olmasının sebebi, insanın şeytan, nefis, dünya sevgisi, şehvet hırsı... gibi çeşitli engellerle etrafının çevrilmiş olması, fakat meleklerin böyle olmamalarıdır. Melekleri ne Allah yolundan çevirecek şeytanları, ne her arzu ettiğini yapmağa teşvik edecek nefisleri vardır. Ne de birbirlerini hak yolunda çevirmek için en küçük faaliyetleri yoktur. İnsan bir hayır yapmak için türlü engel aşmak mecburiyetindedir, melek hayır yapmaktan başka bir şeye güç yetiremez durumdadır. Etrafı düşman askerleriyle sarılı bulunan ve daima gelen hücumu karşılama mecburiyetinde olan bir asker, şayet bu vazifesini yerine getirirken ufak tefek kusurlar yaptıysa, vazifesini unutmadıysa tebriğe layıktır. Bununla, her türlü emniyet tedbirlerinin alındığı, hiçbir tehlikenin gelemeyeceği bir yerde nöbet tutan asker arasında elbette bir fark bulunmalıdır. Birinci asker insanın, ikincisi ise meleğin misali olabilir. Düz bir cadde üzerinde yürüyeni alkışlamak kimsenin aklından geçmemiştir. Fakat yerden on metre yükseklikte kurulu bir ip üzerinde yürümek bir maharettir. 4) Meleklerin peygamber olmayanları, insanların kâfir, münafık, itikad yönüyle fasık, büyük günahlarda ısrar eden amelsiz ve ahlaksız olanlarından efdaldir. Meleklerin nefisleri olmaması demek, tamamen faziletsizdirler demek değildir. Kâfirler hakkında: “Onların kalpleri var, bunlarla idrak etmezler; Gözleri vardır, bunlarla görmezler; Kulakları vardır, bunlarla işitmezler. Onlar dört ayaklı hayvanlar gibidir, hatta daha sapıktırlar. Onlar gaflete düşenlerin ta kendileridir.” (A’raf: 7/179) buyurulur. Peygamberimiz de kâfirin değersizliği hakkında şunları söyler: “Şayet Allah indinde dünyanın kıymeti bir sivrisinek kanadı kadar değersiz olsaydı, kâfir olana o dünyadan bir içim su bile vermezdi.”[3] Halbuki meleğin hayvandan daha aşağı olması bir tarafa, onlarla beraber olması diye bir husus bile mevzuu bahis değildir. Melekler hakkında, onların şereflerini, kadr ve kıymetlerini bildiren ayetler ve hadisler vardır. Mü’min olabilmek için kendilerine inanmanın mecburi oluşu, Allah’ın emirlerini yerine getirmek için yaratılmış olmalar, insanlara daima iyi ve hayırlı fikirler ilham etmeleri, hatta bir kısmının Allah Teala ile konuşması, zikir ve ilim meclislerini ziyarette bulunmaları... gibi hususlar onların şeref ve şanlarına delalet eder. Onlara karşı düşmanlık ise küfürdür. Allah indinde kıymetsiz bir şey düşman olmanın küfür olması ise aklın, mantığın alacağı bir şey değildir. “Kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e, Mikail’e düşman olursa şüphesiz Allah da o gibi kâfirlerin düşmanıdır.” (Bakara: 2/98) ayeti bunu açıkça anlatmaktadır.[4]
[1] Bu konudaki deliller ve yapılan tartışmalar için bk. el-Cürcani, Şerhu’l-Mevakif: 3/216-220, İstanbul 1311 H; et-Taftazani, Şerhu’l-Mekasid: 2/146-149, İstanbul 1277; Ali Arslan Aydın, Şamil İslam Ansiklopedisi: 4/132. [2] Hud: 11/114; Furkan: 25/70; Al-I İmran: 134-136. [3] Tirmizi, Feyzü’l-Kadir: 5/328. [4] A. Lütfi Kazancı, İslam Akaidi, Marifet Yayınları: 101-105.

Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla


Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..