İslamda Erkeğin karısına Karşı Cinsel Vazifesi

İslamda erkeğin karısına karşı cinsel açıdan görevleri nelerdir?Erkeğin cinsel görevinden kaçması.Erkek cinsel açıdan eşine karşı ne görevleri vardır?


İslamda Kadının cinselliğinden yararlanmanın kocanın en tabiî hakkı olduğunu, onun bu hakkını kullanmasına yardımcı olmanın kadının en tabiî görevi bulunduğunu ve bu görevini yapmayan kadının suçlu ve günahkâr olacağını açıkladık.

Hiç şüphesiz aynı şekilde kocanın cinselliğinden yararlanmak da kadının hakkıdır. Bu hakkını almasına yardımcı olmak da kocanın vazifesidir. Kocanın bu vazifesini yapmaması, onu hem suçlu, hem de günahkâr kılar.15

Hakkı hep erkekte, görevi de hep kadında gören anlayış İslâm dışıdır. Gerçi cinsellikde görev yapılırken hak alınmış, hak alınırken de görev yapılmış olur. Ancak hakkın ihtiyaç duyulduğu zaman gereğince alınmaması da, kişi aleyhine bir zulümdür.

Cinsel görev yönünden kadınla erkek arasında bazı farklar bulunduğu için, erkeğin cinsel görevini yapmamasını kadının cinsel hakkının çiğnenmesi şeklinde incelemeyi daha uygun buluyoruz. Önce İslâm Dini'nde kadın cinselliğinin nasıl değerlendirildiği üzerinde bir hatırlatma yapalım.

İslâm'da erkek gibi kadın da cinselliği olan bir varlık olarak değerlendirilmekte, görevlendirmede aralarında fark gözetilmemekedir. Kısaca şöyle bir özet çıkarabiliriz:

Erkeklere olduğu gibi kadınlara da gözlerini korumaları emrolunmakta, erkekler gibi kadınlara da zina yasaklanmaktadır. Zina sebebiyle erkeklere verildiği gibi kadınlara da ceza verilmektedir.

Örnekleri çoğaltabiliriz.

Görülüyor ki cinsel yükümlülükler yönünden kadın da erkek gibidir. Kadın erkek gibi sorumlu olur da erkek gibi hak sahibi olamaz mı? Elbete ki olur. Olmuşdur da.

Kadının cinsel hakları

Kadına cinsel hakları verildiği içindir ki İslâm Dini'nde evlilik içinde cinsel hayattan çekilme, zıhâr ve îlâ haram kılınmış, cinsel ilişki de sevilip gözetilmesi emrolunmuş, kocanın iktidarsızlığı halinde evliliği sona erdirmek için kendisine davâ açmak hakkı verilmiştir.*

Cinsel bakımdan kadının korunması
Cinsel bakımdan kadın da erkek gibi korunmaktadır.

Korunduğu içindir ki verilmemesi halinde cinsel hakkını isteyebilir. Diğer bir ifadeyle kocasını cinsel görevini yapmaya mecbur ettirebilir.

Burada erkeklerle kadın arasında iki ana fark vardır. Bunlar da;

a) Erkeğin cinsel hakkını hemen isteyebilir olmasına karşılık, kadının bir süreye ihtiyacının olması.

b) Erkeğin hakkını bizzat taleb eder olmasına karşılık, kadının ancak mahkeme yoluyla isteyebilir olmasıdır.

Kadının aleyhine gibi görülen bu farklılıklar, aslında erkekle kadının bedenî ve rûhî yapılarının farklılığından kaynaklanmaktadır.

Her düşünür insanın tesbit edebileceği bu farklılıklardan bazıları sunulacak iki örnekte görüleceği üzere cinsel niteliklidir.

a- İstisnaî tipler bir tarafa, genel olarak kadın rûhû ve bedeni ancak uyarıldığı zaman cinsel birleşime arzulu ve hazır olur. Erkek ise kadından farklı olarak doğrudan cinsel devreye girebilir.

Tarihî dönemlerden günümüze kadar dünyanın her ülkesi ve toplumunda kadının arzu edenden çok arzulanan olması ve bu sebeble de cinsel fuhuş endüstrisine sermaye edinilebilmesi, tesbitimizin delilidir.

b- Bir diğer önemli fark da arzu etmese bile kadının cinsel ilişkide bulunabilirliğine karşılık, erkeğin buna güç yetirememesidir. Zira erkekte rûhî ve bedenî isteksizlik sertleşmeyi engelleyeceği, bunun da cinsel eylemi sonuçsuz bırakacağı açıktır.

Pratik hayatta cinsel isteğin çoğunlukla erkekten gelmesinin sebebi, hiç şüphesiz erkekle kadın arasındaki bir kısmını açıklamaya çalıştığımız farklılıklardır. Yukarıda açıklamaya çalıştığımız rûhî ve bedenî yapı farklılığı sebebiyle kadın, cinsel hakkını talebinde zaman ve şekil bakımından özel hükümlere tâbi tutulmuştur.

Kocası tarafından cinsel yalnızlığa mahkûm edilmek istenen kadın, kocanın tavrının kasdîliğine karar verebildiği gün, İslâm toplumunda mahkemeye başvurabilir.

Burada belirli bir süre konulmamıştır. Makul olan da konulmamış olmasıdır. Çünkü kadınlar, cinsel ihtiyaçlar bakımından son derece farklıdırlar.

Allah'ın Resûlü'nün döneminde de görüldüğü üzere doğum yapıp lohusalık devresini bitirir bitirmez evlenmek isteyen kadınlar olabildiği gibi, bir çocuğu için bütün bir ömrünü dulluğa mahkûm eden kadınlar da olagelmiştir.

Evet, kadın cinsel yalnızlığa mahkûm edilmek istendiğine karar verebildiği zaman, kocası aleyhine dava açabilir.

Kadın mahkemeye başvurabilir
Kocası tarafından kasıtla cinsel mağdûriyete mahkûm edilmek istenen kadının mahkemeye başvurabileceği ictihâdında bulunan İslâm bilginleri, şöylece görüş bildiriyorlar:

"Hastalık gibi bir özrü bulunmaksızın, zarar vermek maksadıyla karısı ile cinsî münâsebette bulunmayan kişi aleyhine karısı dava açabilir.

Hâkim tarafından kocaya cinsî münâsebete başlaması emrolunur. Eğer koca dayatır da cinsel yoksulluğa mahkûm etmek amacıyla cinsî münasebete başlamazsa;

a) Hiçbir süre vermeksizin evlilik sona erdirilerek, araları tefrik olunur. Ya da,

b) Kocaya îlâ yapana uygulanan hüküm uygulanır.

Bir diğer anlatımla kadının mahkemeye başvuru tarihi esas alınarak, kocaya dört ay süre tanınır. Dört ay içinde karısıyla cinsî temasa geçmezse, dört ayın sonunda hâkim kocaya cinsî münasebete başlamasını veya karısını boşamasını emreder. Hiçbirini yapmazsa, hâkim karı kocayı ayırır."16

Büyük muhaddis ve müctehid İmam Ahmet b. Hanbel de aynı görüşleri paylaşmaktadır.

Ona göre dört ayda bir defa olsun cinsî münâsebet farzdır. Çünkü Allah Îlâ* için dört aylık süre tanımıştır. Kişi îlâ yapmış olsun veya olmasın, dört aydan fazla karısını ilgisizliğe mahkûm edemez. Etmeye kalkışırsa kadın tarafından aleyhine dava açılabilir.

Ahmet b. Hanbel'in aşağıda sunacağımız bir diğer içtihadı konumuza daha da ışık tutacak vasıftadır:

Şu veya bu sebeble yolculuğa çıkan kişi, hastalık ve tutukluluk gibi dönüşünü engelleyen bir mâni yoksa, altı ay içinde dönmek mecbûriyetindedir.

Dönmez de kadın dava açarsa, kendisine dönmesi yazılı olarak bildirilir. Dönmemekte ısrar ederse hâkim evliliği sona erdirir, aralarını ayırır.

Onun bu içtihadının bir delili de Hz. Ömer'in uygulamasıdır. Hz. Ömer Halîfe-i müslimin olduğu dönemde, Medîne'deki bir gece kontrolü sırasında bir evden nağmeli bir ses işitir:

Nağmenin sâhibi kadın, manzum olarak kocasının uzakta olduğundan sızlanmakta, eğer Allah'dan korkup insanlardan utanmasaydı, doruğa çıkan cinsel arzularını tatmin etmek için ne yapacağını bildiğini dile getirmektedir.

Hz. Ömer, kadının durumunu araştırır, kocasının silâh altına alınmış bir mücâhid olduğunu öğrenir.

Allah'ın Resûlü'nün eşlerinden olan kızı Hz. Hafsa'ya bir kadının ne kadar süre cinsel ayrılığa sabır gösterebileceğini sorar. Sonra da iki ayı gidip-gelme müddeti olmak üzere askerler için altı aylık süre belirleyip, bir genelge ile bildirir.17

İbâdet amacıyla da olsa kadın cinsel yoksulluğa terkedilemez

Erkeğin karısının cinselliğine zarar vermek amacıyla cinsel görevini yapmaması haram olduğu gibi, daha çok ibâdetli bir kul olabilmek için cinsel hayattan çekilerek karısını cinsel yalnızlığa terketmesi de haramdır.

Aşağıda sunacağımız hadis, ayrıca îzâhı gerektirmeyecek şekilde konumuza açıklık getirmektedir.

Hz. Âişe (r.anha) anlatıyor.
Osman b. Maz'ûn'un karısı (Huveyle güzel bir kadındı. Kocası için kınalanır, güzel kokular sürünür ve güzel de giyinirdi).

Bir gün dikkati çeken bir pejmürdelik içinde yanıma geldi.

Allah'ın Resûlü onu bu halde görünce, bana şöyle söylemekten kendini alamadı.

- Ya Âişe! Huveyle'nin üstü başı ne perişan bir halde böyle.

(İşin iç yüzünü bildiğim için) ben de şöyle cevab verdim:

-Ya Resûlallah! (Kocası kendisini ibâdete verdiği ve karısıyla ilgilenmediği için) o kocasız bir kadın gibidir. Bu sebeble üstüne başına bakmaz oldu. (Kocası gibi o da) gündüzleri oruç tutuyor, geceleri namaz kılıyor.

Bunu öğrendikten sonra Allah'ın Resûlü Osman b. Maz'ûn'a haber saldı. Gelince de onu şöylece sorguya çekti:

- Ya Osman! Benim sünnetime; öğretilerim ve yaşayışıma aykırı mı gidiyorsun?

- Asla Yâ Resûlallah! Allah'a yemin ederim ki, ancak ve ancak senin sünnetini izlemek istiyorum.

- (Ya Osman!) Ben geceleri uyur ve de namaz kılarım. Bazı günler oruç tutarım. Bazı günlerde de tutmam. Kadınlarımla da cinsî münâsebette bulunurum.

Yâ Osman! Allah'ın azâbına uğramaktan kork. Şüphesiz eşinin üzerinde hakkı vardır. Müsâfirin, hatta bizzat kendi öz nefsinin bile senin üzerinde hakkı vardır.

(Haklarını sâhiplerine verebilmen için gücünü koru. Bunun için de) Bazen oruç tut. Bazen de tutma. Gecelerin bir kısmında da uyu.18

Sınırlı çok kadınlı evlilik iznini verirken bir kadınla evlilik ve boşanmayı üçle sınırlayan, zıhârı haram kılıp, îlâ ile cinselliğe köklü bir ölçü getiren İslâm Dini'nin cinsel düstûrlarını ve bu düstûrlara dayalı içtihatları aktararak yaptığımız açıklamalardan anlaşılacağı üzere, evlilik hayatında yalnız kadın değil, erkek de cinsel görevini yapmaya mecburdur. Görevini yapmaması halinde kadın gibi erkek de suçlu ve günahkârdır.

Cinsel görevini yapmayan erkek de suçlu ve günahkârdır.

Suçludur; çünkü kadının cinsel hakkını çiğnemektedir. Bunun için de aleyhine dava açılıp, hüküm verilebilmektedir.

Günahkârdır, çünkü Yüce Allah'ın; ["...Adâletli olunuz...", "...(Kadınlarınızı ne dul, ne kocalı bir durumda) askılı gibi bırakmayınız..."]19 şeklindeki emirlerini çiğnemektedir.

Geçici cinsel ilgisizlik câizdir
Cinsel yönden mahkûm edilircesine kadının ilgisiz bırakılamayacağı asıl ise de, yukarıda işaret olunduğu üzere terbiye amacıyla geçici bir süre ilgisiz bırakılabilir.

Kadın, arzu ve ısrar gösteren kocasıyla ilişkiye girmez, dilediği gibi gezer, şüpheli ilişkiler kurar, fiîli saldırıda bulunur ve zinâya düşerse (v.s.) kendisine öğüt verilir. Verilen öğütler geçimsizliğini gidermez, hatalarını engellemezse, en büyük silâhı olan dişiliğine ev içinde geçici bir süre ilgisiz kalınır. Burada amaç, onu terbiye etmektir.20

Nisâ Sûresi Âyet 34: "...(Bağımsız davranmak ve başka erkeklere ilgi duymak gibi) Başkaldırmalarından korktuğunuz; tedirginlik duyduğunuz kadınlarınıza öğüt verin. (Cinselliklerine ilgisiz kalarak) Yataklarından ayrılın.

(Öğüt ve cinsel ilgisizlik yola getirmezse) Onları yaralamayacak şekilde dövün. Eğer size itâat ederlerse aleyhlerine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah Yücedir, Büyüktür."*

Bu âyette öğütlenen "cinsel yönden ilgisiz kalmak" şeklindeki ceza, hiç şüphesiz terbiye edici bir cezadır. Amaç yalnızca kadını değil, kocayı da terbiye etmektir. Zira ilgisiz kalarak karısını terbiye eden koca, nefsini ilişkiden yoksun kılarak da kendisini terbiye etmektedir. Ayrıca karısının muzdarip olduğu başkaldırışında bir payı bulunup bulunmadığını da daha iyi bir şekilde değerlendirebilmektedir.

Meşrû cinsellikten yoksun kılınmanın müessir bir terbiyevî ceza olduğunu Allah'ın Resûlü'nün "Tebûk" suçluları olan üç sahâbiye, eşlerine yaklaşmama emrini vermesinden de öğrenebiliyoruz.


"Mâlikîlere göre bir erkek hâzır veya gâib olup da zevcesine (karısına) cinsî münâsebeti bir müddet terk etmekle kadını mutazarrır etse veya mütemadiyen

ibâdetle meşgul olup da zevcesine cinsî münâsebette bulunmasa veya bir yanlşlıkla meselâ bıçak tutunurken erkeklik uzvunu kesse veya kadınların cinsî zevkini gidereceği kendisine mâlum veya şüpheli olan bir ilacı velev hastalık için içse, bu yüzden zarara uğramış karısı ayrılığını talebe hak sahibi olur. Bu halde koca boşamaya muvafakat etmezse, hakim ayrılığa hüküm eder."

Bak H. İ. ve İ. F. Kamûsu 2/353 (Kısmen sadeleştirilmiştir.)

* 237. sayfaya bakınız.

Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla


Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..