Zekatın mahiyeti ve önemi..

Zekatın mahiyeti ve önemi nedir?Zekat ne demektir?Zekatın mahiyeti nedir?Dinimizde zekatın önemi nedir?

İslâm’ın beş şartından dördüncüsü zekât vermektir. Hicretin ikinci yılında oruçtan önce farz olmuştur. Mal ile yapılan ibadettir.

Zekât, Kur'an-ı Kerim'de namaz ile birlikte otuz yedi yerde geçmektedir.

İslâm'ın beş şartından biri. Dinen zengin sayılan Müslüman’ın nisab miktarındaki zekât malının belli zamanda belli miktarını zekât niyeti ile ayırıp emredilen Müslümanlara vermesi.

Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki:

Allahü teâlânın ihsân ettiği malın zekâtını vermeyenler, iyi ettiklerini, zengin kalacaklarını sanıyorlar. Hâlbuki, kendilerine kötülük yapmış oluyorlar. O malları, Cehennem'de azâb âleti olacak, yılan şeklinde boyunlarına sarılıp, baştan ayağa kadar, onları sokacaktır. (Âl-i İmrân sûresi: 108)

Malı, parayı biriktirip, zekâtını, Müslüman fakirlerine vermeyenlere çok acı azabı müjdele! Zekâtı verilmeyen mallar, paralar, Cehennem ateşinde kızdırılıp, sahiplerinin alınlarına, böğürlerine, sırtlarına mühür basar gibi bastırılacaktır.


(Tövbe sûresi: 134, 135)


Dinimizin beş temel esasından biri de zekâttır. Zekât kelime olarak; artma, çoğalma, artırma ve bereket manalarına gelir.

Nasıl namaz, oruç, zikir bedeni bir ibadetimiz ise zekâtta, sadaka-i fıtır, fitre de mali bir ibadetlerimizdendir. Dinimiz toplumun huzuru, rahatı ve mutluluğu için önemli kurallar, prensipler ve düsturlar koymuştur. Bunlardan biri de zekât mükellefiyeti ve ibadettir. Dünya hayatında ve idaresinde, vergi gerçeği diye bir durum vardır. Vergilerin de çeşitleri vardır, kazançlarının da bir hayli yüzdesini kadananlar çalışanlar, vergi olarak ödemektedirler.

Dinimiz de zekâtı farz kılarak zenginlere mallarının ve paralarının belirli bir bölümünü her yıl muntazam bir şekilde fakirlere ve sarf edilmesi gereken yerlere verilmesini emretmiştir. Zekât yapılıp yapılmaması, kişinin isteğine ve vicdanına bırakılmış bir yardım değil, fakirin o maldaki hakkı ve zenginin yerine getirmesi gereken mecburi dini bir görevdir. Kur’an-ı Kerimde; “Onların(zenginlerin) mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardır.” (Zariyat; 19) buyrulmaktadır.

Zekâtın, İslam’ın beş temel esasından biri olması ve Kur’an-ı Kerimde birçok defa müttaki olarak, özellikle namazla birlikte zikredilmesi onun dinimize ne kadar önemli mali bir ibadet olduğunu gösterir. Toplumun dertlerini tedavi etmek, ihtiyaçlarını karşılamak üzere getirdiği esaslardan birisi olan zekât, sosyal ve mali bir yardımlaşmadır.

Zekât ve diğer mali ve sosyal yardımlaşmalar, zengin ile fakir arasındaki servet farkından doğacak dengesizlikleri gidererek toplumda ve cemiyette huzurun tesis edilmesini sağlar. Zekâtın bir manası da temizlenmek demektir. Zekât zenginin malını fakirin hakkından temizlediği gibi, kalbini de cimrilikten temizler, günahlardan arınmasına vesile olur. Bu gerçek Kur’an-ı Kerimde; “Ya Muhammed! Servet sahiplerinin mallarından zekât al. Zekât onların mallarını temizler, vicdanlarını arıtır." (Tevbe; 103)

Zekâta sadaka da denilmiştir. Sadaka, sadık olmak manasına gelir. Buna göre zekât, bir müslümanın Allah’a kullukta sadık ve samimi olduğunu gösteren bir ibadettir. Dinimiz bütün Müslümanları tek bir vücut gibi kabul eder, vücudun hiçbir organının rahatsız olmaması gerekir, bir organımız rahatsız olduğunda, bütün vücudumuz da rahatsız olmuş olur. Bu dünya hayatında çok çalışan çok kazanıyor, az çalışan az kazanıyor değil. Zengin olmak çok çalışmanın da bir sonucu değil, daha çok da Allah’ın takdirinin bir gereğidir. Sadece kendisini düşünüp, dışarıya gözlerini kapayan, cemiyetle cemiyetin ferdi ile ilgilenmeyen bir kimse gerçek vatandaş hakiki mümin değildir. Efendimiz bir hadisi şeriflerinde “Yanı başında komşusu aç iken kendisi tok yatan mümin olgun bir mümin değildir.” buyurmuştur.

Bizi yaratan, yaşatan ve bize sayısız nimetler veren Rabbimizin bir emri de verdiği nimetlerin bir bölümünü yoksul ve muhtaçlar için harcamamızı bizden istiyor. Herkesin birbirine sevgi ve saygı ile davrandığı, karşılıklı olarak güven duyduğu, kıskançlıkların ortadan kalktığı ve sosyal dayanışmanın en güzel şekilde uygulandığı huzurlu bir toplum, böyle bir inançla ve anlayışla meydana gelebilir.

Gerçekten malın, mülkün, servetin, dünyada ne varsa hepsinin sahibi Allah’tır. Ancak insanlar yaşadığı süre içerisinde bunlara emanetçilik etmektedirler.








Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla


Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..