Şeytanın sevdikleri ve Sevmedikleri

Şeytanın insanlarda sevdiği ve sevmediği huylar ve alışkanlıklar nelerdir?

İyiliğe çağıran hatıralara “İlham”, kötü hâtıralara da “Vesvese” denir. Hayra dâvet eden hâtıra Melekden, şerre dâvet eden hâtıra Şeytandandır.Kalbin hayrı kabûl etmesi, ilâhî lütuftan, şerri kabûlü de şeytanın kandırmasıyladır.



Melek dâimâ doğruya ve hayra dâvet eder, şeytan da dâimâ şerre davet eder ve insanın şerre meyletmesini sever.

Resûlüllah S.A.V. bir cemâatle berâberken İblis, ev sâhibinden izin isteyip, Resûlüllah’ın müsâadesiyle içeri girdi. Çirkin suratlı, şaşı gözlü, ihtiyar, köse, çenesinde altı yedi adet, at kılı gibi kıl sallanır. Gözleri yukarı bakar, kafası fil başına benzer, dudakları manda dudağı gibidir.

Hz Ömer, Resûlüllah’tan onu öldürmek için izin istedi. Efendimiz “Yâ Ömer! Ona belli bir mühlet verilmiştir” buyurdu.

– “Selâm sana Yâ Muhammed! Selâm size ey İslâm cemâati” dedi. Efendimiz:

– Selâm Allah'ındır ey melun!

Şeytan:

– Yâ Muhammed! İzzet ve celâl sâhibi Rabb’inin emriyle zelîl sûrette sana geldim. Âdemoğullarını nasıl kandırdığımı, sana doğru olarak haber vereceğim.

Efendimiz:

– Mâdem doğru söyleyeceksin, haber ver bakalım! Halk içinde en sevmediğin kim?

Şeytan:

–Birinci sensin Yâ Muhammed! Yaratılanlar arasında senden ziyâde sevmediğim kimse yoktur ve senin gibi kim olabilir?

Resûlüllah S.A.V.:

–Benden sonra buğzettiğin kimlerdir?

Şeytan:

– Varlığını Allah yolunda fedâ eden, Allah’tan korkan genç...

Devamla:

– Sonra sevmediğin kimler?

– Sabırlı olan ve şüpheli işlerden sakınan âlim.

– Sonra:

– Şikâyet etmeyip hâlinden râzı olan, ihtiyâcını kimseye bildirmeyen sabırlı fakir... İhtiyacını birine üç gün üst üste anlatan, sabırlı sayılmaz!

– Sonra:

– Helâl kazanıp mahalline sarf eden zengin.

– Ümmetim namaz kılarken hâlin nedir?

– Beni sıtma tutar, titreme gelir. Çünkü Allah için secde eden bir derece yükselir.

– Oruç tuttuklarında ne haldesin?

– O zaman iftar edinceye kadar bağlı kalırım...

– Haccederlerse?

– O zaman çıldırırım.

Resûlüllah S.A.V. suallerine devam etti. Şeytan da cevâba mecbur olup şunları söyledi.

– Kur’an okuduklarında erimiş kurşun gibi olurum.

– Sadaka verdiklerinde hâlim pek haraptır. Sanki o kişi testere ile beni ikiye böler. Çünkü sadakada dört güzellik var:

1. Allahü Teâlâ sadaka verenin malını artırır.

2. Onu insanlara sevdirir.

3. Allahü Teâlâ sadakasını cehennemle kendi arasında perde yapar.

4. Belâyı, sıkıntıyı ondan kaldırır.



Ebûbekir hakkında ne dersin?

– O bana câhiliyette de itâat etmedi.

– Ömer hakkında?..

– Allah'a yemin ederim ki onu gördükçe kaçarım.

– Ya Osman hakkında?...

– Rahman’ın melekleri utandığı gibi ondan utanırım.

– Ali hakkında ne dersin?

– Onun elinden kurtulup hem kendim yalnız kalmak, hem de onu yalnız bırakmak isterim; amma ben onu bıraksam da, o beni bırakmaz.

Resûlüllah S.A.V. :

– Ümmetime saâdet ihsan eden ve seni de belli vakte kadar şakî kılan Allahü Teâlâ’ya hamd olsun” buyurdu.

İblis:

–Heyhât! Senin ümmetinde saâdet nerede! Ben o belli vakte kadar diri kaldıkça, senin ümmetin için ferahlanacak hal bırakmam. Çünkü onların kan damarlarına girer, etlerine karışırım da benim bu halimden haberleri olmaz. Beni yaratıp ba’s gününe kadar mühlet veren Allah’a yemin ederim ki, onların tamamını azdırırım. Câhiller, âlimler, ümmîler, okumuşlar, âbitler ve fâcirler... Hâsılı, hiç biri benden kurtulamaz. Yalnız Allah’ın hâlis kullarını azdıramam. Resûlüllah S.A.V.:



–Sana göre, hâlis kullar kimler?



–Para pula sevgisi olan ihlâslı olamaz. Dirhem ve dinara rağbet etmeyip, övülmekten hoşlanmayan ihlâs sahibidir, ondan kaçarım.



Malı ve övülmeyi sevip, kalbi dünyâya bağlı olan kimse bana en çok itâat edenlerdendir. Çünkü mal sevgisi günahların en büyüğü sizce mâlûm... Baş olmak sevgisi de büyük günahlardandır.



İblis devamla:



–Yâ Muhammed! Bilirsin ki benim yetmiş bin çocuğum var. Ve her birisiyle berâber ona tâbî yetmiş bin şeytan olduğu halde muhtelif vazîfeleri var. Bunlardan

Bir kısmı âlimlere,

Bir kısmı gençlere,

Bir kısmı şeyhlere,

Bir kısmı da ihtiyâr kadınlara musallattır.

Gençlerle aramızda anlaşmazlık yok... İyi geçiniriz bizimkiler onlarla istedikleri gibi oynarlar.



Bizimkilerden bâzısı âbitlere, bâzısı dünyadan el çekmiş zâhitlere musallattır. Onları halden hâle koyar, tepeden tepeye dolaştırırlar. O hâle gelirler ki, sebeplerden birine sövmeye başlarlar. Böylece onlardan ihlâs alınır, ibâdetleri ihlâstan çıkar da hallerini fark etmezler.



Ve İblis aldattığı râhibi anlattı:

–Yâ Muhammed! Sen bilirsin ki, Rahip BERSİSA 70 yıl ihlâsla Allah’a ibâdet etti. Duâ ettiği hastalar şifâ bulurdu. Ben bunun peşini bırakmadım. Zinâ etti, kâtil oldu, sonrada kâfir...



Bu bahsi Allahü Teâlâ, kitabında beyan buyurmuştur:



“Münafıkların hâli, şeytanın hâli gibidir ki, O, insana “Kâfir ol” dedi. O, kâfir olunca da “Ben senden uzağım. Ben Âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım” dedi”. (S. Haşr 16)



İblis devam etti:

–Yâ Muhammed! Sen bilirsin ki, yalan bendendir, onu ilk söyleyen benim. Yalan söyleyenler benim dostum, yalan yere yemin eden de sevgilimdir. Zira Âdem’le Havvâ’yı kandırmak için yalan yere yemin ettim. “Muhakkak ben sizin iyiliğinizi istiyorum” (S. A’raf 21) dedim.

–Gıybet ve koyuculuk benim meyvelerim, şenliğimdir.

–Talak üzerine yemin edenin günahı büyüktür.

–Namaz kılmak isteyene vesvese verip, “Daha vakit var, sen de meşgulsün, işini bitir sonra kıl” diyerek oyalarım; namazı vaktin hâricinde kılar, o da yüzüne çarpılır. Bu oyuna aldanmayana, insan şeytanlarından birini yetiştiririm. Buna da aldanmazsa namaz içinde sağa sola baktırır, sonra yüzünü okşar, alnını öperim ve “Sen ebedî yaramaz iş yaptın” derim.



Namazda etrafa bakanın namazını Allah kabûl etmez, yüzüne çarpar. Bunda muvaffak olamazsam, yalnız namaz kılana sokulur çabuk kılmasını emrederim. O da yem yiyen tavuk gibi çabuk yatıp kalkmaya başlar. Bunda da muvaffak olamazsam cemâatle namaz kılarken, başına bir gem takar, imamdan evvel rükû ve secdeden kaldırmaya çalışırım. Bu sebeple kıyâmet günü merkep başlı olarak haşr olunur. Eğer o kişi buna da galip gelirse, namazda parmak çıtlatmasını yaptırırım da beni tespih edenlerden olur. Bu işte de mağlup olursam, namazda onun burnuna üflerim de esner. Eğer elini ağzına kapamazsa, içine küçük şeytan girer dünyâ hırsı ve sevgisi artar. Bundan sonra o kişi bize itâat eder, emirlerimizi yapar hâle gelir...



Şeytan devamla:

–Yâ Muhammed! Sen ümmetinin hangi saâdetiyle ferahlanırsın! Ben onlara ne tuzaklar kurarım, neler yaparım! Miskin, çâresiz ve zavallılara “Namaz size göre değil! O, Allah’ın âfiyet ve bolluk verdiği kimselere mahsustur. Allahü Teâlâ “Hastalara zorluk yok” buyurdu. Sen namazla uğraşma, iyileşince kılarsın” derim. O da namazı bırakır, îtikadı zayıflar küfre gidebilir. O hastalıktan ölürse Allahü Teâlâ’yı gazaplı bulur.



Yâ Muhammed! Sen ümmetin için emin mi oluyorsun? Ben onların altıda birini dinden çıkardım.



Yâ Muhammed! Eğer bu sözlerimde yalan varsa beni akrep soksun ve Allah’tan dile, beni kül etsin.



Daha sonra Efendimiz S.A.V.:

–Ey Melun! Senin oturma arkadaşın kimdir? diye sorup, “Suallerime sıra ile cevap ver ve sormadığım melanetlerini de söyle”, diyerek emretti.



Şeytan şöyle sıraladı:

–Oturma arkadaşım, fâiz yiyen.

–Dostum, zinâ eden.

–Yatak arkadaşım, sarhoş...

–Elçim, sihirbaz...

–Göz nurum, kadın boşayan....

–Sevgilim, cuma namazını bırakanlardır.

–Allah yolunda harbe gidenlerin at sesleri, belimi kırar...

–Tevbe edenler cismimi eritir.

–Gece gündüz istiğfar eden, ciğerimi parçalar.

–Gizli sadaka, yüzümü buruşturur.

–Gece namazı, gözümü kör eder.

–Cemâatle namaz kılmaya devam etmek, başımı eğer.

–Bence en makbul kişi, namazı kasten terk edendir.

–Bence en âsî adam da cimrilerdir.



–Beni işimden âlimlerin meclisleri alı koyar.

–Ben yemeği sol elimle ve parmak ucuyla yerim.

–Sam yeli esip, sıcaklar basınca çocuklarımı insanların tırnakları arasında saklarım.

–Rabbi’mden on şey istedim, kabul etti.

1.İnsanların malına ve evlâdına ortaklık diledim, kabul etti.



“Onların mallarına ve çocuklarına ortak ol... Onlara vaat et. Halbuki şeytan onlara bir aldatmadan başka ne vaad eder?” âyet-i celîlesi buna delildir. (S. İsrâ 64)



Besmelesiz kesilen etlerden, fâiz ve haram karışan yemeklerden yerim. Benden Allah’a sığınmayanın malına ortak olurum.

Hanımıyla münâsebette bulunurken şeytandan sığınmayanla o fiilde berâber olurum. Ondan doğan çocuk bana itâat eder, sözümüzü dinler. Dîn-i Muhammed’e uymayan kötü niyetle hayvana binen kimse ile ben de biner, arkadaşlık ederim. Şu âyet buna delildir:



“Onlar üzerine süvârilerinle, piyadelerinle yaygara çıkararak yürü” (S. İsra 64)



2.Allahü Teâlâ’dan ev diledim, hamamları verdi.



3.Mescid diledim, pazar yerlerini verdi.



4.Kitap diledim, şiirleri verdi.



5.Ezan diledim, çalgıları verdi.



6.Yardımcılar diledim, “Kaderiyye” mezhebine bağlı olanları verdi.

8.Kardeşler istedim, mallarını boş yere harcayan müsrifleri verdi. Şu ayet-i celile buna delildir.



“Mallarını boş yere harcayanlar (israf edenler); şeytanların kardeşleridir” .(S. İsrâ 27)



Efendimiz “Eğer sözlerini Kitâbullah ile ispatlamasaydın kabul etmezdim” buyurdu.



9.Ademoğularını ben göreyim, onlar beni görmesinler istedim, kabul edildi.



10.Ademoğullarının kan damarları bana yol olsun dedim kabul edildi; ben de onlar arasında istediğim gibi akar giderim. Bunların hepsi bana verildi. Bunlarla iftihar ederim. Şunu da söyleyeyim ki, benimle berâber olanlar seninle berâber olanlardan çoktur. Böylece kıyâmete kadar âdemoğullarının büyük kısmı benimle olurlar.



İblis devamla:

–ATEMA isimli bir oğlum var yatsı namazını kılmadan yatanların kulağına (idrar eder). Namaz kılmadan uyumaya sebep olur.

Bir de MUTEGAZİ isimli oğlum var. O da gizli yapılan (hayırlı) amelleri ortaya çıkarır, dürte dürte söyletir, açıklanmasına sebep olur da mükâfatı doksan dokuzu heder olup, yüz sevâbı bire düşer. Çünkü gizli amelin sevabı yüzden başlar. KÜHEYL isimli bir oğlum var. O da ilim meclislerinde, hatip hutbe okurken, gözlere uyku sürmesi sürer, dinleyenlere gaflet gelir, dinlediklerini anlamazlar...



Her kadının kalktığı yere bir şeytan oturur.

Her kadının kucağında bir şeytan bulunur da ona bakanlara onu hoş gösterir. Kadına “Elini, kolunu örtüden çıkar, der. O da yapar. Şeytan da hayâ perdesini tırnaklarıyla tamâmen yırtar.



Kendi durumumu da sana söyleyeyim Yâ Muhammed! (S.A.V.):



–Kimseyi sapıtmaya gücüm yetmez. Ben ancak vesvese veririm, kötü işi hoş gösteririm, o kadar...



Eğer saptırmak elimde olsaydı, yeryüzünde Lâ ilahe illallah Muhammedür resûlüllah diyen, namaz kılan, oruç tutan kimse bırakmazdım.



Sen de Allah’ın sevgili kulusun, tebliğ ile memursun, hidâyete kaadir değilsin... Eğer hidâyet elinde olsaydı yeryüzünde tek kâfir bırakmazdın, herkes mü’min olurdu.



Sen Allah’ın kulları üzerinde bir delilsin. Ben de ezelde şekâveti yazılanlara bir sebebim. Said, ana karnında said; şakî, ana karnında şakîdir. Hepsinin hâlıkı Allah’tır...”



Bundan sonra Resûlüllah S.A.V. şu âyet-i kerimeyi okudu.



“Bunlar sonuna kadar böyle ihtilafa devam edecek ancak Rabbi’nin esirgedikleri hâriç...” (S.Hûd 118-119)



Resûlüllah S.A.V. İblis’e:

–Yâ Ebâ Mürre! Senin tevbe edip Allah’a dönmen mümkün değil mi? Cennete girmene kefil olurum, söz veririm, buyurdu.

İblis:

–Yâ Resûlallah! İş, verilen hükme göre oldu. Kararı yazan kalem kurudu. Kıyâmete kadar ne yazıldıysa o olur. Seni peygamberlerin efendisi, cennet ehlinin hatîbi kılan ve seni halkın içinden seçip mahlûkatın efendisi yapan, beni de şakîlerin efendisi, cehennem ehlinin hatîbi yapan, Allah’tır. Ve O, bütün noksan sıfatlardan berîdir.



İşte bu söylediklerim sana son sözümdür ve söylediklerimde hiç bir hilâfım yoktur, dedi.

Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla


Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..