Adalet Nasıl Olmalı

Allahın emrettiği adalet nasıl olmalı ?Adaletin ölçüsü nedir?Kur'ana göre adalet

Allâh’ü Teâlâ böyle kişileri Araf Sûresindeki şu ayeti ile methetmiştir.

Ayet Meali: Bizim yarattıklarımızdan bir ümmet de vardır ki, hak ile doğru yolu gösterir ve onunla âdil davranır.

Yani, kendi aralarında câri muhâkemelerde adalet ve doğruluk ile hükmederler.

BilİNMELİDİR ki, Hak ehli nail oldukları nimet ve derecelere, önce kendi nefislerinde hidayet ve adalet üzere olduktan sonra mahluklar arasında da insanlara karşı hidayet ve adaletle davranmakla erişmişlerdir.

Ayet Meali: Gerçekten Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arsında hükmettiğiniz zaman, adaletle hüküm vermenizi emreder. Hakikaten Allah bununla size ne güzel öğüt veriyor. Şüphe yok ki Allah, hükümlerinizi hakkıyla işitici, emanete ait işlerinizi hakkıyla görücüdür. (Nisa-58)



Ayet Meali: Muhakkak ki Allah, adaleti, ihsanı ve akrabaya vermeyi emrediyor. Zinadan, fenalıklardan ve insanlara zulüm yapmaktan da nehyediyor. Size böylece öğüt veriyor ki, benimseyip tutasınız. (Nahil-90)



Bu meselenin tahkiki şöyledir: İnsanın muamelesi ya Rabbi ile, ya kendisi ile, ya da insanlar iledir. Bu kısımların hepsinde adalet ve emanete riayet etmek elbette lazımdır.



1. RABBİ İLE OLAN MUAMELELERİNDE ADALETE RİAYET



Emredilen şeyleri yapmak, yasak edilenlerden de kaçınmaktır. Bu mevzu, sahili olmayan bir okyanustur.



İbn-i Mesud’dan:

Her hususta emanete riayet lazımdır. Mesela; dil bir emanettir. Onu yalanda, gıybette, küfürde, bidatte, çirkinlikte ve mâlâya’nîde kullanmamak icab eder.

Zira kişinin mâlâya’niyi terk etmesi onun dininin güzelliğindendir.



Hadis-i Şerif: Kim susarsa (dilini tutarsa) kurtulur.



Belâ, konuşmaya bağlıdır. Nasıl bağlı olmasın ki? Bazı kelimeler vardır, söyleyenin ölümüne sebep olur.
En faziletli sadaka dilini muhafaza etmektir.



Hikmet on cüzdür. Dokuzu susmaktır. Biri de insanlardan ayrılma, uzaklaşmadır.



2. MAHLUKAT İLE OLAN MUAMELELERİNDE ADALETE RİAYET



a- Emanet edilen şeye riayet etmek bu mevzuya dahildir. Emanete hıyanet etmek münafıklık alametidir. Kişinin dış görünüşünün düzgün olması seni aldatmasın. Zira insanlar kilitli birer sandıktır. Anahtarı da tecrübelerdir.

KISSA:

EMANETE HİYANET VE VALİNİN ROLÜ



Adamın biri Bağdat’a geldi. Bin dinar kıymetinde bir gerdanlığı vardı. Onu satmak istedi, anlaşamadı. Hayırlı ve dindar diye bilinen bir Attar’a[1] gitti. Gerdanlığı ona emanet olarak bıraktı ve hacca gitti. Dönüşte attara hediye getirdi ve selam vererek girdi. Attar:

-“Sen kimsin ve seni kim tanıyor?” diye sordu. O da:

-“Ben gerdanlığın sahibiyim,” diye cevap verince Attar onu tekmeledi ve dükkanından dışarıya attı. Etrafına insanlar toplandı ve:

-“Yazıklar olsun sana, bu adam iyi biridir, yalan isnat edecek bundan başkasını bulamadın mı?” dediler. Hacı bu durum karşısında hayret etti.

Dükkana tekrar girdi. Bu sefer attar daha fazla sövdü ve vurdu. Bazıları tarafından hacıya:

-“Valiye gidersen, belki onun tecrübesinin sana bir faydası olur,” denildi. Hacı hadiseyi yazdı ve Valiye iletti. Vali:

-“Yarın git, üç gün attarın dükkanında otur. Dördüncü günü ben uğrar, sana selam veririm. Sen selam hariç bana cevap verme. Ben ayrıldıktan sonra gerdanlığı hatırlat. Sonra da sana söyleyeceklerini bana bildir”.

Hacı söylenileni yaptı. Dördüncü günü vali büyük bir ciddiyetle geldi. Hacıyı görünce durdu ve “Selamün Aleyküm” dedi. Hacı “Aleyküm-üs Selam” diye mukabele etti ve başka bir harekette bulunmadı. Vali:

-“Kardeşim! Irak’tan geliyorsun ve bize uğramıyorsun, ihtiyacını söylemiyorsun,” dedi. Hacı anlaştıkları üzere sadece selam verip başka şey söylemedi. Yanındaki asker bu duruma hayret ederek, heybetle dikiliyordu. Attar şaşırdı, çok korktu ve öleceğini zannetti. Vali oradan ayrıldıktan sonra Hacıya iltifat etti, dedi ki:

-“Kardeşim, gerdanlığı ne zaman emanet etmiştin ve neyin içinde idi, söyle de hatırlayayım.” Hacı da söyledi. Attar araştırdı ve içinde gerdanlık olan kılıfı çıkardı.

-“Allah’a yemin ederim ki ben unutmuştum. Hatırlatmasan hatırlayamayacaktım” dedi. Hacı gerdanlığı aldı, Valiye gitti. Vali gerdanlığı Attarın boynuna taktırdı ve dükkanının önünde dövdürdü. Bir taraftan da:

-“Bu, sana emaneti alıp sonra da inkar etmenin cezasıdır,” diye bağırdı. Sonra Hacı gerdanlığını aldı ve memleketine döndü.

(Müstatraf-118)



b-Sır olan şeyleri muhafaza.

Emanete riayet mevzuuna sırları muhafaza da girer. Sırlar daha iyi muhafaza edilmesi gereken emanetlerdir. Zira, malı korumayı beceren herkes sırları muhafazayı beceremez.



HİKAYE

SIRRINI MUHAFAZA EDEMEDİ, AZLEDİLDİ



Hazreti Ömer R.A bir adamı Şam Valiliğine tayin etti. Tayin evrakını imzaladı. Şam’lıların haberi olmadan oraya ulaşması için de kimseye haber vermemesini tenbih etti. O, hanımını haberdar etti. Hanımı da başkalarına söyledi. Haber etrafa yayıldı ve vali yola çıkmadan evvel haber Hazreti Ömer’e ulaştı. Hazreti Ömer Valiyi çağırdı, azarladı ve valilikten azletti.



c-İdarecilerin idaresi altındaki tebaasına adaleti.



d-Alimlerin avam halka adaleti. Onları dünya ve ahiret hususunda kendilerine faydası olacak itikat ve ameller konusunda irşad etmek suretiyle adalet.





3- İNSANIN KENDİSİ İLE ALAKALI MUAMELELERİNDE ADALETE RİAYET



a- Dini ve dünyevi hususlarda, ancak kendi iyiliğine ve menfaatine olan işleri yapmak.

b- Şehvet sebebi ile din kisvesini, elbisesini soyup da ahirette kendisine zarar verecek adımları atmamak.

c- Rüşvet almaktan ve haram irtikap etmekten kaçınmak. Zira rüşvet alan kişi mühim işlere ehemmiyet vermez, ilgilenmez.



Rivayete göre İskender, şairlerinden birisine öfkelendi. Onu uzaklaştırdı ve malını da arkadaşları arasında taksim edip dağıttı.

-“Niçin böyle yaptınız” diye sorulunca dedi ki:

-“Onu uzaklaştırmam suçundan dolayıdır. Malını arkadaşlarına, dağıtmam ise arkadaşları onun hakkında şefaat etmesinler diyedir.”



Bak, malı şefaate sebep olmasın diye nasıl elinden aldı, geriye isteyemesin diye de arkadaşlarına dağıttı. Arkadaşları da onun malına tamah ettiler ve şefaat etmediler.

Öyle ise sen de başkaları hakkındaki hükümlerde zalim ve yağcılardan olmamak için tamah etmeyi terk etmelisin.



Haberde geldi ki: Kadılar (Hakimler) kıyamet günü müslümanların köprüsüdür. Onun içindir ki Ebu Hanife (Rahmetullahi Aleyh) kadılığı kabul etmedi.



Hadis-i Şerif: Adalet sahibi kadı, kıyamet günü getirilir, şiddetli bir hesap ile karşılaşır ve temenni eder ki: “Keşke iki kişi arasında bir hurma davası fasl etmeseydi”. (Ramuz-2/505)

Adaletle hükmeden hakimin hali böyle olursa, zalim ve rüşvet alanın hali nasıl olur?



Hadis-i Şerif: Üç hakimden ikisi cehennemde, biri de cennettedir.

a- Bir hakim haksız hükmeder, bunu da bilir, bu hakim cehennemdedir.

b- Bir hakim haksız hükmeder, bunu da bilmez, insanların hukukunu bozar, bu da cehennemdedir.

c- Bir hakim de hak ile hükmeder, bu da cennettedir.



HİKAYE

İKİ KADI CEHENNEMDE BİR KADI DA CENNETTEDİR



Beni İsrail aralarındaki hükümlerin icrası için üç hakim vazifelendirirlerdi. Hasımlar dava için hakimlerden birisine gidip taraflardan biri razı olmazsa ikinci hakime giderlerdi. Sonra da kalbleri kanaat getirsin diye üçüncü hakime giderlerdi.

Bir gün hakimleri imtihan etmek arzusu ile bir melek insan suretine girdi. Cins bir erkek ata bindi ve bir kuyu başına vardı. O anda başka bir adam da bir inek ve yanında buzağısı ile, onları sulamak için kuyunun başına geldi. Suladıktan sonra dönmek istediğinde melek buzağıya işaret etti. Buzağı da atın yanına geldi. Sahibi ne kadar bağırsa, çağırsa da dinlemedi ve annesinin yanına gitmedi. Adam buzağıyı sürüp götürmek için geldi. Melek:

-“Ey kişi! Buzağıyı benim şu atım doğurdu. Acele yolumdan çekil git,” dedi. Adam hayretle:

-“Buzağı benim malım, onu şu ineğim doğurdu,” diye söylendi. İnsan suretine giren melek ile adam münakaşaya başladılar ve birinci kadıya gittiler. Melek önceden kadıya gidip:

-“Eğer buzağının bana ait olduğuna hükmedersen sana şunu vereceğim,” dedi. Kadı da bunu kabul etti. Mahkemede buzağının meleğe ait olduğuna hükmetti.

Adam bu hükme razı olmadı ve ikinci kadıya gidip durumu arz ettiler. O da birincisi gibi buzağının meleğin malı olduğuna hükmetti.

Adam yine razı olmadı ve üçüncü hakime arz ettiler. Melek üçüncü hakime de rüşvet teklif etti. Ama o:

-“Ben böyle bir hüküm veremem. Çünkü ben hayız oldum,” dedi. Melek hayretle:

-“Sen ne söylüyorsun erkekler hiç hayız görür mü?” dedi. Hakim dedi ki:

-“Sen benim sözüme hayret ediyorsun da kendi söylediğine neden hayret etmiyorsun. Erkekler hayız görmediği gibi bu at da buzağı doğurmaz.”

Bunun üzerine melek şöyle dedi: İki kadı cehennemde, bir kadı da cennettedir.

(Mefatih, Ruhul Beyan, Nevâdir-i Kalyûbi

Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla


Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..