Şahid Olmadan yapılan Talak Geçerli midir?
talak vererek yapılan boşamalarda talakın geçerli olması için şahit bulunması şartmıdır?Şahidsiz yapılan boşamalar geçerli olur mu?Gerek kocanın ve gerekse boşama yetkisi alan kadının boşaması sırasında şahit bulundurmak gerekli midir?Boşama konusu mahkemeye gittiği zaman İslam hâkiminin özellikle kadının başvurusu üzerine açılan davada boşanma sebeplerinin bulunup bulunmadığını şahit, bilirkişi, belge, doktor raporu gibi delillere dayanarak değerlendireceğinde şüphe yoktur. Ancak eşin mahkeme dışında kendi başına boşaması durumunda İslâm onun irade beyanını sözlü veya yazılı olarak nikâhlı eşine yöneltmesinin yeterli olduğunu kabul ettiği için, ayrıca şahidin bulunmasına gerek olmaksızın boşamayı geçerli saymıştır.
Kur'an-ı Kerîm'deki şahid bulundurma âyetine gelince; et-Talak sûresi 2 nci âyette şöyle buyurulur: "Boşadığınız eşleriniz iddetlerinin sonuna yaklaştıkları zaman ya onları iyilikle tutun veya güzellikle serbest bırakın. İçinizden de iki adaletli kimseyi şahit tutun". Bundan bir önceki âyette boşanma ve ric'î talakla boşadıktan sonra eşine dönmeden (ric'a) söz edildiği için, şahit bulundurmanın her iki tasarrufu da kapsayıp kapsamadığı tartışılmıştır.
Çoğunluk müctehitlere göre, ric'i boşamada eşe dönerken şahit bulundurmak şart değildir. Ancak şahit bulundurma, eşlerin daha sonra dönüşü inkâr etmesi durumunda bir isbat kolaylığı sağlayacağı için müstehap sayılmıştır. Ancak Şâfiîler eşe dönüşte (ric'a) şahit tutmayı vacip görmüştür. Çoğunluk, âyetteki "şahit bulundurunuz" emrini mendup ve müstehap derecesinde yorumlamıştır.
Nitekim şahitten söz eden âyetten önceki "Onları ya iyilikle tutun ya da güzellikle salıverin" ifadeleri mutlak olduğu gibi "Kocaları onları geri almaya başkalarından daha fazla hak sahibidir." (bk. el-Bakara, 2/228-230; el-Kurtubî, a.g.e., XVI, 104, 105.) anlamındaki âyet de mutlak olup, bunlarla ilgili olarak şahitten söz edilmemiştir.
Diğer yandan eşini hayızlı iken boşayan Abdullah İbn Ömer'e Hz. Peygamber eşine dönmesini emrederken, şahitten söz etmemiştir. (Buhârî, Talâk, 1.)
Caferîlere göre iki adaletli şahidin huzunda yapılmayan boşama geçerli değildir. (es-Sâbûnî, Medâ Hürriyeti'z-Zevceyn, I, 471.)
Zahirîlere göre şahit bulundurma, talakta ve boşamadan sonra eşe dönüşte gereklidir. Çünkü Allahü Teâlâ talak ve eşe dönüşü zikrettikten sonra iki adaletli şahit bulundurma prensibini getirdi. İbn Hazm (ö. 456/1063) bu konuda şöyle demiştir: "Yüce Allah Talak Sûresi 2. âyette boşama, eşe dönme ve şahit bulundurmanın arasını ayırmadı. Bunun için şahit bulundurma her iki muameleyi de kapsamına alır. Bu yüzden iki adaletli şahit olmaksızın eşini boşayan Allah'ın koyduğu sınırları aşmış olur." (İbn Hazm, el-Muhallâ, X, 251.)
20. yüzyıl İslam hukukçularından Muhammed Ebû Zehra, Ali el-Hafîf ve Abdurrahman es-Sâbûnî bu konuda Zahirîlerin görüşüne meyletmişlerdir. Boşamada şahit tutmak özellikle kadının hakkını korumak için öngörülmüştür. Bunun yerine tefvîz-i talak (kadına boşama yetkisi verilmesi) ve hakem yolu ile boşama yöntemi geliştirilirse eşler boşama konusunda eşit haklara sahip kılınmış olur. Diğer yandan bir İslâm toplumunda evlenmenin, mehir, nafaka, boşanma gibi karşılıklı hak ve görevler yükleyen muamelelerin belgeye bağlanması ve resmi kayıtlarının tutulması da hakların korunması bakımından önemli bir noktadır. 1917 tarihli Osmanlı Hukuki Aile Kararnamesi bu konuda önemli bir kanun metnidir. Osmanlı Devleti aile hayatının önemli problemlerini bu kanunla ilkelere bağlamış, evlenme ve boşanmanın resmi kayıtlara işlenmesini zorunlu tutmuştur. Aşağıda bununla ilgili kısa bir değerlendirme yapacağız.
Kur'an-ı Kerîm'deki şahid bulundurma âyetine gelince; et-Talak sûresi 2 nci âyette şöyle buyurulur: "Boşadığınız eşleriniz iddetlerinin sonuna yaklaştıkları zaman ya onları iyilikle tutun veya güzellikle serbest bırakın. İçinizden de iki adaletli kimseyi şahit tutun". Bundan bir önceki âyette boşanma ve ric'î talakla boşadıktan sonra eşine dönmeden (ric'a) söz edildiği için, şahit bulundurmanın her iki tasarrufu da kapsayıp kapsamadığı tartışılmıştır.
Çoğunluk müctehitlere göre, ric'i boşamada eşe dönerken şahit bulundurmak şart değildir. Ancak şahit bulundurma, eşlerin daha sonra dönüşü inkâr etmesi durumunda bir isbat kolaylığı sağlayacağı için müstehap sayılmıştır. Ancak Şâfiîler eşe dönüşte (ric'a) şahit tutmayı vacip görmüştür. Çoğunluk, âyetteki "şahit bulundurunuz" emrini mendup ve müstehap derecesinde yorumlamıştır.
Nitekim şahitten söz eden âyetten önceki "Onları ya iyilikle tutun ya da güzellikle salıverin" ifadeleri mutlak olduğu gibi "Kocaları onları geri almaya başkalarından daha fazla hak sahibidir." (bk. el-Bakara, 2/228-230; el-Kurtubî, a.g.e., XVI, 104, 105.) anlamındaki âyet de mutlak olup, bunlarla ilgili olarak şahitten söz edilmemiştir.
Diğer yandan eşini hayızlı iken boşayan Abdullah İbn Ömer'e Hz. Peygamber eşine dönmesini emrederken, şahitten söz etmemiştir. (Buhârî, Talâk, 1.)
Caferîlere göre iki adaletli şahidin huzunda yapılmayan boşama geçerli değildir. (es-Sâbûnî, Medâ Hürriyeti'z-Zevceyn, I, 471.)
Zahirîlere göre şahit bulundurma, talakta ve boşamadan sonra eşe dönüşte gereklidir. Çünkü Allahü Teâlâ talak ve eşe dönüşü zikrettikten sonra iki adaletli şahit bulundurma prensibini getirdi. İbn Hazm (ö. 456/1063) bu konuda şöyle demiştir: "Yüce Allah Talak Sûresi 2. âyette boşama, eşe dönme ve şahit bulundurmanın arasını ayırmadı. Bunun için şahit bulundurma her iki muameleyi de kapsamına alır. Bu yüzden iki adaletli şahit olmaksızın eşini boşayan Allah'ın koyduğu sınırları aşmış olur." (İbn Hazm, el-Muhallâ, X, 251.)
20. yüzyıl İslam hukukçularından Muhammed Ebû Zehra, Ali el-Hafîf ve Abdurrahman es-Sâbûnî bu konuda Zahirîlerin görüşüne meyletmişlerdir. Boşamada şahit tutmak özellikle kadının hakkını korumak için öngörülmüştür. Bunun yerine tefvîz-i talak (kadına boşama yetkisi verilmesi) ve hakem yolu ile boşama yöntemi geliştirilirse eşler boşama konusunda eşit haklara sahip kılınmış olur. Diğer yandan bir İslâm toplumunda evlenmenin, mehir, nafaka, boşanma gibi karşılıklı hak ve görevler yükleyen muamelelerin belgeye bağlanması ve resmi kayıtlarının tutulması da hakların korunması bakımından önemli bir noktadır. 1917 tarihli Osmanlı Hukuki Aile Kararnamesi bu konuda önemli bir kanun metnidir. Osmanlı Devleti aile hayatının önemli problemlerini bu kanunla ilkelere bağlamış, evlenme ve boşanmanın resmi kayıtlara işlenmesini zorunlu tutmuştur. Aşağıda bununla ilgili kısa bir değerlendirme yapacağız.
Konular
- Akrabalık Münasebetleri Nasıl Olmalı?
- Akika Kurbanına Niyet
- Organ Nakli Hangi Durumda Caizdir?
- Kayyum Ne Demektir?
- Seferi İmama Uyan Mukim Dört Rekatlı namazı Nasıl Kılar?
- Namazda Etrafa Bakmak Namazı Bozar mı?
- Balık Yumurtası (Havyar) yemek Caiz midir?
- Seferi Olarak Mest Giyen kimse Seferilikten Çıkarsa Ne yapar?
- Adak Etinden Kimler Yer?
- Umre İçin Adet geciktirici Hap Kullanmanın Sakıncası Var mıdır?
- Kıssa Ne Demektir?Ne Alama gelir?
- Erkekler Cuma Namazından Çıkmadan Kadınlar Öğle Namazı Kılabilir mi?
- Cuma Namazını Terketmenin Cezası
- İnançsız Kadınla Evlilik
- Nikahta Güvercin Uçurmak Caiz midir?
- Adak Orucu Tutamayan Ne Yapmalı?
- Namazın Hangi Oturuşlarında Salli - Barik Okunur?
- Alya İsminin Anlamı Nedir?Kur'anda Geçiyor mu?
- Adak Parası Hayır Kurumuna Verilir mi?
- Genlere Müdahele Ederek Doğacak Çocuğun Cinsiyetini Değiştirmek Caiz midir?
- Yağmur Suyuna Herkes İçin Ayrı Dua Mı Okunur?
- Kaza Namazı Nasıl Hesaplanır?
- Tevbem Kabul Olur mu?
- 2015 MİRAÇ GECESİ NE ZAMAN?
- Miraç kandili 2015 Sahura Ne Zaman Kalkılacak?
- Dikkat Çeken Kıyafetle Tesettür Olur mu?
- Özürlü Kimse Üç Aylarda Oruç Tutabilir mi?
- İmsak Kesilmeden Evvel Yemek
- Öğlen Namazının Kazası
- Gusül alıp Oruca Başladıktan Sonra Gelen Leke ile Oruç Bozulur mu?