Kur’an’a Göre Hz.İbrahim (A.S.) ve Kurban Kıssası
Kurban kıssası Kuranı Kerimde nasıl anlatılmaktadır?Kurana göre İsmail a.s.ın kurban edilmesi.Kurban kıssasıHz.İbrahim'in oğlunu kurban etmesihakkında bir çok olmakla beraber Hz.Kur'anda ise şşöyle anlatılmaktadır:
"Ey oğlum! Doğrusu ben, uykuda iken seni (Allah 'in isteği doğrultusunda boğazladığımı gördüm. Bir düşün! (Bu konuda) Ne dersin?" dedi. (Saffât: 37/102
Hz. İbrâhim (a.s), uyurken öyle bir rüya gördü rüyasında: "Yüce Allah, Hz. İbrâhîm (a.s)'e; oğlu İsmail'i kendisi için kurban kesmesini emrediyordu." O sırada Hz. İbrâhîm (a.s)'in İsmail'den başka bir çocuğu yoktu. Üstelik Allah, Hz. İbrâhîm (a.s)'a yaşlı ve ihtiyar olduğu bir sırada İsmâîl'i vermişti. Ve şimdi de geri istiyordu.
Hz. İbrâhîm (a.s), uykusundan uyandıktan sonra tereddütsüz, kayıtsız ve şartsız olarak Allah'ın emrini yerine getirmek için hemen Filistin'den Mekke'ye geldi. Hz. îbrâhîm (a.s), Mekke'ye oğlunun yanma geldiğinde[66] onun, Allah'ın emrini kabul etmedeki ölçüsünü ve Allah'a olan itaatini görmek için Allah'ın kendisine emretmiş olduğu işi oğluna haber vermeyi isteyerek ona:
)"Ey oğlum! Doğrusu ben, uykuda iken seni (Allah 'in isteği doğrultusunda boğazladığımı gördüm. Bir düşün! (Bu konuda) Ne dersin?" dedi. (Saffât: 37/102) Yani Hz. İbrâhîm (a.s), oğlunun kalbinin huzur ve sükunete kavuşması için ve oğluna Allah'ın emrini zorla kabul ettirmektense daha kolay ve hoş bir şekilde Allah'ın bu emrini oğluna arz etti. Bunun, Allah'ın emri olduğunu duyan oğlu, yumuşak bir şekilde kabul etti.
Hz. İsmail'in Allah'ın emrine karşı olan sonsuz itaati ve bunu kabul etmede gösterdiği cüretkarlığı, babası Hz. İbrâhîm (a.s)'ı çok sevindirdi. Hz. îsmâîl(a.s), babasının bu sözüne ka r-şılık şöyle cevap verdi:
"Ey babacığım! Ne ile emrolunduysan onu yap. Allah dilerse, sabredenlerden olduğumu göreceksin. "(Saffât: 37/102)
Hz. İsmail'in bu davranışı, büyük bir iyilik, Allah'tan b ü-yük bir başarı, -babada ve oğulda- dağları şiddetle sallayan ve bu konuda Allah'a kullukta ubudiyyetin en güzel bir şekliyle -babada ve oğulda tezahür eden bir imandı.
Baba oğlunu, kurban kesmekle emrolunuyor ve Allah'ın emrini yerine getirmeye koşuyor. Oğul ise babasıyla istişare ediyor ve Allah'ın hükmüne yönelerek ve boyun eğerek kabul ediyor.
Sanki bu iş, avuç dolusu sudan bir yudum gibi. Çünkü o-ğul, babasına, sevdiğini kaybetmenin verdiği acıyı hafifletmeyi isteyerek onu maksadına ulaştırmak için yolların en güzeliyle irşat ederek şöyle diyor:
- "Ey babacığım! Beni boğazlamak istediğin zaman iple sıkıca bağla. Üstelik bağımı iyi yap ki bıçağın tenime değdiğinde hareket etmeyeyim. Ölümün bana daha hafif ve kolay olması için bıçağını iyice keskinleştir. Boğazımı bıçak ile kesmede çabuk davran ki bıçak beni çabuk öldürsün. Çünkü Ölüm, çok çetin ve zordur. Aynı zamanda bana bakınca, ka I-binde yumuşama meydana gelirde benim hakkımda Allah'ın sana emrettiği işi yerine getirmede kötü bir durum meydana gelebilir. Hz. İbrâhîm (a.s) ise oğluna:
- "Ey oğlum! Sen bana Allah'ın emrettiği işi yerine geti r-mede ne güzel yardımda bulundun" dedi.
Daha sonra Hz. İbrâhîm (a.s), oğlunu bağrına bastı ve onu Öpmeye başladı. Çünkü oğluyla son defa ve dalaşıyordu. Daha sonra Hz. İbrâhîm (a.s), oğlunu Allah'a teslim etmek üzere yanı üzere yere yatırdı. Elini ve ayağını omzundan bağladı. Bıçağı boğazına koydu. Boynunun altından bıçağı bastırdı. Fakat bıçak kesmedi. Bıçağı elinde ters çevirdi. Yine kesmedi. Sanki bıçak, sert bir ağaç veya taş parçasıyla karşılamıştı. Hz. İsmâîl, babasına:
- "Ey babam! Beni yüzümün üzerine yatır. Çünkü sen, b a-na baktığın da, bana karşı acıma hissin gelirde benim hakkı m-da senin ile Allah'ın emrini yerine getirme arasında engel te ş-kil edersin" dedi.
Bunun üzerine Hz. İbrâhîm (a.s), oğlunun söylediğini ya p-tı. Daha sonra da bıçağı, oğlunun ensesine koyup bastırdı. B ı-çak yine kesmedi. Çünkü Yüce Allah bıçağı, kesin hususi hükmü altına almıştı. Böylece Hz. İbrâhîm (a.s), imtihanı k a-zanmış oldu. Bunun yanı sıra ilahi ses, şu şekilde geldi:
"Ey ibrâhîm! Rüyayı gerçek yaptın. İşte Biz iyi davrananları böyle mükafatlandırırız" diye seslendik. Doğrusu (İbrahim'e yapılan) hu (iş) apaçık bir imtihan idi. Ona (bu yaptığı davranışa karşılık) fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik."[67]
KURBAN EDİLEN KİMDİR?
Daha önce anlattığımız üzere, Hz. İbrâhîm (a.s)'m kurban etmekle emrolunduğu oğlu, Hacer'in soyundan olan Hz. İsmâîl (a.s)'dır. Alimlerin çoğunun itimat ettiği Sahih olan görüşte budur. Çünkü bu kıssanın Mekke'de meydana gelmesi, Hz. İbrahim (a.s)'m hanımı Hacer'i ve oğlu İsmail'i daha önce o-raya bırakıp gitmesinden dolayıdır. Zaten Hz. İsmâîl, o esnada Mekke'de yaşamaktaydı. İshâk ise o sırada daha bilinmiyordu. Üstelik İshâk, Mekke'ye hiç gelmemişti bile. Hz. İsmâîl ise küçüklüğünde iken Mekke'ye annesi Hacer ile birlikte gelmiştir."[68]
Ehl-i Kitabın inancına göre;[69] kurban edilen Hz. İsmâ-îl(a.s) olmayıp Hz. İshâk(a.s)'dır. Bu görüş, Kur'anî nasslara muhalefet ettiğinden dolayı batıl ve merdut bir görüştür.
İbn Kesîr, bu konuyla ilgili olarak şöyle der:
"Kur'an'm açık ifadesi budur. (Yani Hz. îsmâıl(a.s)'ın kurban edildiğidir. Kur'an'daki ve hadisteki) bu ifadeler, kurban edilenin Hz. İsmâîl(a.s)'ın olduğu hususunda hemen hemen bir delil gibidirler.[70] Çünkü bu ayetler de, kurban edilenin kıssası anlatılmakta,[71] sonrada şöyle denilmektedir:
"iyilerden bir Peygamber olacak "İshâk"ı İbrahim 'e müjdeledik. " (Saffât: 37/112)
Hz. İshâk(a.s)'m Hz. İbrahim (a.s)'a müjdelenmesi -ayetlerdeki konunun sıralanışında da görüldüğü gibi - Hz. İs-mâîl(a.s)'m Mekke'de iken kurban edilişinden sonra olmuştu.[72] Çünkü Hz. İbrahim (a.s)'m Allah'a olan imanın kuvve t-lenmesi ve itaati, Mekke'ye gelip oğluna Allah'ın emri ni ilettikten sonra ortaya çıkmıştı. Hz. İbrahim (a.s)'m bu imtihanı kazanmasından dolayı Allah ona, Hz. İsmail'in dışında başka bir çocuğu verip ona, -yukarıda geçen ayette görüldüğü üzere-İshâk'ı müjdelemiştir.
Kurban edilenin Hz. İshâk olduğunu söyleyenlerin[73] dayanakları İsraili rivayetlerdir. Halbuki İsrail oğullarının kitapları tahrif edilmiştir. Üstelik onların yanında bulunan Tevrat'ta Yüce Allah, Hz. îbrâhîm (a.s)'a; bekar olan oğlunu kurban etmeşini emretmişti. Halbuki Hz. İsmâîl 'as o sırada bekardı. (ve Hz. İshâk(a.s) ise o sırada henüz daha mevcut değildi) İsrail oğullarını böyle bir yalan söylemeye iten faktör; Arapları çekemeyişleridir. Çünkü Hz. îsmâîl, Hz. Muhammed (s.a.v)'inde mensup olduğu Hicaz bölgesi Araplarmın atasıdır. Hz. İshâk ise, İsrail oğullarının atası Hz. Yakub'un babas ıdır. Hz. Yakub'un diğer ismi de "İsrail"dir. İsrail oğullan bu yüce şerefi, Araplardan alıp kendilerine mal etmek istediler. Bu nedenle de Allah'ın kelamını tahrif ettiler ve ilaveler yaptılar. Üstelik onlar, yalancı bir kavimdirler. Çünkü onlar, üstünlük ve şerefin Allah'ın elinde bulunduğunu ve bunları istediği he r-hangi bir yere vereceğini bir türlü kabul etmediler.
Selef alimlerinden bir çoğunun söylediğine göre[74], Hz. İbrâhîm (a.s)'m kurban olarak takdim ettiği oğlu, Hz. İshâk(a.s)'dır. Fakat bunu söyleyenler, bu görüşlerini Yüce Allah Ka'bu'l-Ahbar'dan veya Ehl-i Kitap'm kitaplarından almışlardır.[75] Çünkü Hz. İshâk (a.s)'ın kurban edildiğine dair Resulullah (sav)'den sahîh bir hadis nakledilmemiştir. Üstelik bu görüşten dolayı kutsal kitabımız olan Kur'an'm açık ifad e-lerini de terk edemeyiz.
Dikkat edildiği takdirde, kurban olarak takdim edilenin, Hz. İshâk olduğu, Kur'ân-ı Kerîm'in ifadelerinden anlaşılmıyor. Biraz düşünürsek, kurban edilenin Hz. İsmâîl olduğunu Kur'an'm ifadelerinden anlarız. Hatta bu husus Kur'an'daki ayetlere bakıldığında- kesin ifadelerle belirtilmiştir.
Kurban edilenin Hz. İshâk değil de Hz. İsmâîl olduğu hususunda İbn Ka'b el-Kurazî'nin getirmiş olduğu delil, ne kadar güzel ve ilginçtir. Kurazî'nin getirmiş olduğu delilin kaynağı, Yüce Allah'ın şu ayeti kerimesidir:
"ibrahim'e, İshâk'ı ve (onun oğlu) Yakub'u müjdeledik" (Hûd: 11/71)
Kurazî derki: Bu ayette ilk önce Hz. İshâk'in daha so nra da Hz. İshâk'in oğlu Yakub'un doğacağı Hz. îbrâhîm (a.s)'a müjdeleniyor. Buna göre Hz. İshâk(a.s)'m çocuğu doğmadan kendisi de daha henüz küçücük bir çocuk iken- Hz. İshâk(a.s)'m kurban edilmesi Hz. İbrâhîm (a.s)'a emrediliyor. Küçücük bir çocuk iken kurban edilmesi emredilen bir insanın daha sonra çocuğu hiç doğar mı? Bunun aklen ve naklen olması mümkün değildir. Çünkü bu, ayette geçen müjdeleme ile çelişki halindedir.[76]
Rivayet olunur ki; Halife Ömer b. Abdulaziz, Şam'da yaşamakta olan bir yahudiye haber salarak huzuruna çağırtmıştı. Yahudi alimlerinden olduğuna kanaat getirdiği o adama Ömer b. Abdulaziz:
- "Hz. İbrâhîm (a.s)'a, iki oğlundan hangisinin kurban e-dilmesi emredilmişti" diye sormuş. Yahudi alimi de:
- "Hz. İsmâîl'in kurban edilmesi emredilmişti. Allah'a yemin ederim ki, Ey Mü'minlerin Emiriî Yahııdilerde bunu biliyorlar. Fakat onlar, atanız Hz. İsmâîl'in kurban edilmesi hakkındaki ilahi emre boyun eğişi ve sabredişi, faziletinin ve üstünlüğünün Allah tarafından anlatılışını çekemediklerinden dolayı Arap topluluğunu kıskanırlar. Bu sebeple kurban keşi1me emrinin Hz. İsmâîl hakkında verilmediğini bile bile inkar ediyorlar. Bu husustaki emrin Hz. îshâk hakkında verildiğini ileri sürerler. Çünkü Hz. İshâk, onların atasıdır" şeklinde c e-vap vermişti."[77]
Meşhur olduğu üzere, Hz. Peygamber(sav), "İki kurbanlığın oğlu" diye çağrılırdı.[78] "İki kurbanlık" ile kastedilen ise, Hz. İsmâîl ile Hz. Peygamber'in babası Abdullah'tır.[79)
"Ey oğlum! Doğrusu ben, uykuda iken seni (Allah 'in isteği doğrultusunda boğazladığımı gördüm. Bir düşün! (Bu konuda) Ne dersin?" dedi. (Saffât: 37/102
Hz. İbrâhim (a.s), uyurken öyle bir rüya gördü rüyasında: "Yüce Allah, Hz. İbrâhîm (a.s)'e; oğlu İsmail'i kendisi için kurban kesmesini emrediyordu." O sırada Hz. İbrâhîm (a.s)'in İsmail'den başka bir çocuğu yoktu. Üstelik Allah, Hz. İbrâhîm (a.s)'a yaşlı ve ihtiyar olduğu bir sırada İsmâîl'i vermişti. Ve şimdi de geri istiyordu.
Hz. İbrâhîm (a.s), uykusundan uyandıktan sonra tereddütsüz, kayıtsız ve şartsız olarak Allah'ın emrini yerine getirmek için hemen Filistin'den Mekke'ye geldi. Hz. îbrâhîm (a.s), Mekke'ye oğlunun yanma geldiğinde[66] onun, Allah'ın emrini kabul etmedeki ölçüsünü ve Allah'a olan itaatini görmek için Allah'ın kendisine emretmiş olduğu işi oğluna haber vermeyi isteyerek ona:
)"Ey oğlum! Doğrusu ben, uykuda iken seni (Allah 'in isteği doğrultusunda boğazladığımı gördüm. Bir düşün! (Bu konuda) Ne dersin?" dedi. (Saffât: 37/102) Yani Hz. İbrâhîm (a.s), oğlunun kalbinin huzur ve sükunete kavuşması için ve oğluna Allah'ın emrini zorla kabul ettirmektense daha kolay ve hoş bir şekilde Allah'ın bu emrini oğluna arz etti. Bunun, Allah'ın emri olduğunu duyan oğlu, yumuşak bir şekilde kabul etti.
Hz. İsmail'in Allah'ın emrine karşı olan sonsuz itaati ve bunu kabul etmede gösterdiği cüretkarlığı, babası Hz. İbrâhîm (a.s)'ı çok sevindirdi. Hz. îsmâîl(a.s), babasının bu sözüne ka r-şılık şöyle cevap verdi:
"Ey babacığım! Ne ile emrolunduysan onu yap. Allah dilerse, sabredenlerden olduğumu göreceksin. "(Saffât: 37/102)
Hz. İsmail'in bu davranışı, büyük bir iyilik, Allah'tan b ü-yük bir başarı, -babada ve oğulda- dağları şiddetle sallayan ve bu konuda Allah'a kullukta ubudiyyetin en güzel bir şekliyle -babada ve oğulda tezahür eden bir imandı.
Baba oğlunu, kurban kesmekle emrolunuyor ve Allah'ın emrini yerine getirmeye koşuyor. Oğul ise babasıyla istişare ediyor ve Allah'ın hükmüne yönelerek ve boyun eğerek kabul ediyor.
Sanki bu iş, avuç dolusu sudan bir yudum gibi. Çünkü o-ğul, babasına, sevdiğini kaybetmenin verdiği acıyı hafifletmeyi isteyerek onu maksadına ulaştırmak için yolların en güzeliyle irşat ederek şöyle diyor:
- "Ey babacığım! Beni boğazlamak istediğin zaman iple sıkıca bağla. Üstelik bağımı iyi yap ki bıçağın tenime değdiğinde hareket etmeyeyim. Ölümün bana daha hafif ve kolay olması için bıçağını iyice keskinleştir. Boğazımı bıçak ile kesmede çabuk davran ki bıçak beni çabuk öldürsün. Çünkü Ölüm, çok çetin ve zordur. Aynı zamanda bana bakınca, ka I-binde yumuşama meydana gelirde benim hakkımda Allah'ın sana emrettiği işi yerine getirmede kötü bir durum meydana gelebilir. Hz. İbrâhîm (a.s) ise oğluna:
- "Ey oğlum! Sen bana Allah'ın emrettiği işi yerine geti r-mede ne güzel yardımda bulundun" dedi.
Daha sonra Hz. İbrâhîm (a.s), oğlunu bağrına bastı ve onu Öpmeye başladı. Çünkü oğluyla son defa ve dalaşıyordu. Daha sonra Hz. İbrâhîm (a.s), oğlunu Allah'a teslim etmek üzere yanı üzere yere yatırdı. Elini ve ayağını omzundan bağladı. Bıçağı boğazına koydu. Boynunun altından bıçağı bastırdı. Fakat bıçak kesmedi. Bıçağı elinde ters çevirdi. Yine kesmedi. Sanki bıçak, sert bir ağaç veya taş parçasıyla karşılamıştı. Hz. İsmâîl, babasına:
- "Ey babam! Beni yüzümün üzerine yatır. Çünkü sen, b a-na baktığın da, bana karşı acıma hissin gelirde benim hakkı m-da senin ile Allah'ın emrini yerine getirme arasında engel te ş-kil edersin" dedi.
Bunun üzerine Hz. İbrâhîm (a.s), oğlunun söylediğini ya p-tı. Daha sonra da bıçağı, oğlunun ensesine koyup bastırdı. B ı-çak yine kesmedi. Çünkü Yüce Allah bıçağı, kesin hususi hükmü altına almıştı. Böylece Hz. İbrâhîm (a.s), imtihanı k a-zanmış oldu. Bunun yanı sıra ilahi ses, şu şekilde geldi:
"Ey ibrâhîm! Rüyayı gerçek yaptın. İşte Biz iyi davrananları böyle mükafatlandırırız" diye seslendik. Doğrusu (İbrahim'e yapılan) hu (iş) apaçık bir imtihan idi. Ona (bu yaptığı davranışa karşılık) fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik."[67]
KURBAN EDİLEN KİMDİR?
Daha önce anlattığımız üzere, Hz. İbrâhîm (a.s)'m kurban etmekle emrolunduğu oğlu, Hacer'in soyundan olan Hz. İsmâîl (a.s)'dır. Alimlerin çoğunun itimat ettiği Sahih olan görüşte budur. Çünkü bu kıssanın Mekke'de meydana gelmesi, Hz. İbrahim (a.s)'m hanımı Hacer'i ve oğlu İsmail'i daha önce o-raya bırakıp gitmesinden dolayıdır. Zaten Hz. İsmâîl, o esnada Mekke'de yaşamaktaydı. İshâk ise o sırada daha bilinmiyordu. Üstelik İshâk, Mekke'ye hiç gelmemişti bile. Hz. İsmâîl ise küçüklüğünde iken Mekke'ye annesi Hacer ile birlikte gelmiştir."[68]
Ehl-i Kitabın inancına göre;[69] kurban edilen Hz. İsmâ-îl(a.s) olmayıp Hz. İshâk(a.s)'dır. Bu görüş, Kur'anî nasslara muhalefet ettiğinden dolayı batıl ve merdut bir görüştür.
İbn Kesîr, bu konuyla ilgili olarak şöyle der:
"Kur'an'm açık ifadesi budur. (Yani Hz. îsmâıl(a.s)'ın kurban edildiğidir. Kur'an'daki ve hadisteki) bu ifadeler, kurban edilenin Hz. İsmâîl(a.s)'ın olduğu hususunda hemen hemen bir delil gibidirler.[70] Çünkü bu ayetler de, kurban edilenin kıssası anlatılmakta,[71] sonrada şöyle denilmektedir:
"iyilerden bir Peygamber olacak "İshâk"ı İbrahim 'e müjdeledik. " (Saffât: 37/112)
Hz. İshâk(a.s)'m Hz. İbrahim (a.s)'a müjdelenmesi -ayetlerdeki konunun sıralanışında da görüldüğü gibi - Hz. İs-mâîl(a.s)'m Mekke'de iken kurban edilişinden sonra olmuştu.[72] Çünkü Hz. İbrahim (a.s)'m Allah'a olan imanın kuvve t-lenmesi ve itaati, Mekke'ye gelip oğluna Allah'ın emri ni ilettikten sonra ortaya çıkmıştı. Hz. İbrahim (a.s)'m bu imtihanı kazanmasından dolayı Allah ona, Hz. İsmail'in dışında başka bir çocuğu verip ona, -yukarıda geçen ayette görüldüğü üzere-İshâk'ı müjdelemiştir.
Kurban edilenin Hz. İshâk olduğunu söyleyenlerin[73] dayanakları İsraili rivayetlerdir. Halbuki İsrail oğullarının kitapları tahrif edilmiştir. Üstelik onların yanında bulunan Tevrat'ta Yüce Allah, Hz. îbrâhîm (a.s)'a; bekar olan oğlunu kurban etmeşini emretmişti. Halbuki Hz. İsmâîl 'as o sırada bekardı. (ve Hz. İshâk(a.s) ise o sırada henüz daha mevcut değildi) İsrail oğullarını böyle bir yalan söylemeye iten faktör; Arapları çekemeyişleridir. Çünkü Hz. îsmâîl, Hz. Muhammed (s.a.v)'inde mensup olduğu Hicaz bölgesi Araplarmın atasıdır. Hz. İshâk ise, İsrail oğullarının atası Hz. Yakub'un babas ıdır. Hz. Yakub'un diğer ismi de "İsrail"dir. İsrail oğullan bu yüce şerefi, Araplardan alıp kendilerine mal etmek istediler. Bu nedenle de Allah'ın kelamını tahrif ettiler ve ilaveler yaptılar. Üstelik onlar, yalancı bir kavimdirler. Çünkü onlar, üstünlük ve şerefin Allah'ın elinde bulunduğunu ve bunları istediği he r-hangi bir yere vereceğini bir türlü kabul etmediler.
Selef alimlerinden bir çoğunun söylediğine göre[74], Hz. İbrâhîm (a.s)'m kurban olarak takdim ettiği oğlu, Hz. İshâk(a.s)'dır. Fakat bunu söyleyenler, bu görüşlerini Yüce Allah Ka'bu'l-Ahbar'dan veya Ehl-i Kitap'm kitaplarından almışlardır.[75] Çünkü Hz. İshâk (a.s)'ın kurban edildiğine dair Resulullah (sav)'den sahîh bir hadis nakledilmemiştir. Üstelik bu görüşten dolayı kutsal kitabımız olan Kur'an'm açık ifad e-lerini de terk edemeyiz.
Dikkat edildiği takdirde, kurban olarak takdim edilenin, Hz. İshâk olduğu, Kur'ân-ı Kerîm'in ifadelerinden anlaşılmıyor. Biraz düşünürsek, kurban edilenin Hz. İsmâîl olduğunu Kur'an'm ifadelerinden anlarız. Hatta bu husus Kur'an'daki ayetlere bakıldığında- kesin ifadelerle belirtilmiştir.
Kurban edilenin Hz. İshâk değil de Hz. İsmâîl olduğu hususunda İbn Ka'b el-Kurazî'nin getirmiş olduğu delil, ne kadar güzel ve ilginçtir. Kurazî'nin getirmiş olduğu delilin kaynağı, Yüce Allah'ın şu ayeti kerimesidir:
"ibrahim'e, İshâk'ı ve (onun oğlu) Yakub'u müjdeledik" (Hûd: 11/71)
Kurazî derki: Bu ayette ilk önce Hz. İshâk'in daha so nra da Hz. İshâk'in oğlu Yakub'un doğacağı Hz. îbrâhîm (a.s)'a müjdeleniyor. Buna göre Hz. İshâk(a.s)'m çocuğu doğmadan kendisi de daha henüz küçücük bir çocuk iken- Hz. İshâk(a.s)'m kurban edilmesi Hz. İbrâhîm (a.s)'a emrediliyor. Küçücük bir çocuk iken kurban edilmesi emredilen bir insanın daha sonra çocuğu hiç doğar mı? Bunun aklen ve naklen olması mümkün değildir. Çünkü bu, ayette geçen müjdeleme ile çelişki halindedir.[76]
Rivayet olunur ki; Halife Ömer b. Abdulaziz, Şam'da yaşamakta olan bir yahudiye haber salarak huzuruna çağırtmıştı. Yahudi alimlerinden olduğuna kanaat getirdiği o adama Ömer b. Abdulaziz:
- "Hz. İbrâhîm (a.s)'a, iki oğlundan hangisinin kurban e-dilmesi emredilmişti" diye sormuş. Yahudi alimi de:
- "Hz. İsmâîl'in kurban edilmesi emredilmişti. Allah'a yemin ederim ki, Ey Mü'minlerin Emiriî Yahııdilerde bunu biliyorlar. Fakat onlar, atanız Hz. İsmâîl'in kurban edilmesi hakkındaki ilahi emre boyun eğişi ve sabredişi, faziletinin ve üstünlüğünün Allah tarafından anlatılışını çekemediklerinden dolayı Arap topluluğunu kıskanırlar. Bu sebeple kurban keşi1me emrinin Hz. İsmâîl hakkında verilmediğini bile bile inkar ediyorlar. Bu husustaki emrin Hz. îshâk hakkında verildiğini ileri sürerler. Çünkü Hz. İshâk, onların atasıdır" şeklinde c e-vap vermişti."[77]
Meşhur olduğu üzere, Hz. Peygamber(sav), "İki kurbanlığın oğlu" diye çağrılırdı.[78] "İki kurbanlık" ile kastedilen ise, Hz. İsmâîl ile Hz. Peygamber'in babası Abdullah'tır.[79)
Konular
- islamın noel, yılbaşı, doğum günü kutlamaları hakkında görüşü
- Toplumsal Barış ve Uzlaşma
- İslam dininin inanç özgürlüğüne verdiği önem
- Yılbaşında hediyeleşmek küfürmüdür?
- İslamda inanç ve davranış ilişkisi
- Şamanizm dininin özellikleri
- Noel ve Yılbaşı nasıl ortaya çıkmıştır?
- Noel baba ve yaptigi iyilikler!
- Hıristiyanlık dininin özellikleri
- Yahudilik dininin özellikleri
- Noel ağacı nedir?
- Dünyada kör olan ahirette de kör olur mu?
- Cenneti nasıl zihninde hayal edersen öyle mi olur?
- İman ve İmanın esasları nelerdir?
- Salih amel ve salih amele örnekler
- Ahiret inancının davranışlar üzerindeki etkisi nelerdir?
- İnanan insana yakışan davranışlar
- Müslümanların yılbaşı ve noel kutlamasına katılması caiz midir?
- Noel ve Yılbaşında çam süslemek ...
- İman,İmanın tanımı ,icmali ve tafsili iman
- Kur'an-ı Kerime göre Yahudiler
- İslam’daki Hoşgörü ve İnanç Özgürlüğü hakkında ayet ve hadisi şerifler
- Yılbaşında hindi kesmek adeti
- "İki günü aynı (eşit) olan ziyandadır" ne demek?
- Tasdik ve inkar bakımından insanlar
- İslamiyetin temel özellikleri
- dinimizin çalışmaya verdiği önem ve peygamberlerin meslekleri
- Besmele- i şerifin Faziletleri
- Besmelesiz yenilen yemeğin durumu
- Savm-i Visal nedir?