Ahiret inancının davranışlar üzerindeki etkisi nelerdir?
Ahiret inancı davranışları nasıl etkiler?ahiret inancının davranışlar üzerindeki etkileri nelerdir?Ahiret inancı İmanın altı esasından biridir.Ahiret beş duyu ile idrak(anlaşılmayan) edilmeyen ancak buna rağmen inanılması mümin üzerine farz olan hususlardan biridir.
Ahiret ve ahiretteki durumlar “gayb” yani duyular ötesi alana ait olduğu için gözlem ve deneye dayanan pozitif bilimlerin ilgi alanı dışında kalır. Ancak bu, ahiret inancının aklen temellendirilemeyeceği anlamına gelmez. Nitekim bazı ayetlerde ahiret inancına dair bilgiler verilirken aklî temellendirmelere dayanak teşkil edecek yaklaşımlar ortaya konulur. Söz gelimi, şu ayet, “İnsan, bizim, kendisini az bir sudan (sperm) yarattığımızı görmedi mi ki, kalkmış apaçık düşman kesilmiştir. Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki, “Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek? “ De ki: “Onları ilk defa var eden diriltecektir. O, her yaratılmışı hakkıyla bilendir.” (Yâsin, 36/78-79) bunun bir örneğidir. Aklî olarak düşünüldüğünde, insanı meniden yaratan Yüce Yaratıcı, ikinci kez elbette yaratacaktır. Bu âlemin ve insanın sonradan var olduğu, âlemin kıyametten, insanın da ölümden sonra yaratılmasının Allah’a zor olmayacağı aklın kolayca kabul edeceği bir husus olarak görülmektedir. Zira bu âlemin bir sonunun olacağı, insanın da ölümlü olduğu aşikârdır. Allah’ın kudretine gelince, bu fiziki âlem onca büyüklüğü ve düzeni ile Yaratıcı’nın her şeye kudretinin yettiğini açıkça göstermektedir. Bütün bunların yanında, İslam âlimleri ahiretin gerçekliğine dair birçok delil sırlamışlardır. Bunlardan bazılarına değinilebilir: a) Bütün Peygamberler kıyametten, insanların hesaba çekileceğinden, dünya hayatından sonra ayrı bir hayat kurulacağından, iyilerin cennette, kötülerin cehennemde kalacağından bahsetmişlerdir. İnsanlığın güven ve ahlak abidesi olan Peygamberlerin yalan söylemesi mümkün olmadığına göre bütün bunlar haktır, gerçektir. b) İnsandaki adalet duygusu, âhirete inanmayı zorunlu kılar. Esasen insanlardaki adalet duygusunun temeli de Allah’ın adil olmasıdır. Diğer taraftan görüyoruz ki bu dünyada herkes işlediği suçun cezasını tam anlamıyla çekmemekte, birtakım haksızlıklar meydana gelmektedir. O halde adaletin tam olarak gerçekleşeceği bir yerin yani ahiretin olması zorunludur. c) İnsandaki sorumluluk duygusu ahiretin varlığına inanmayı zorunlu kılar. Yüce Allah insanı, iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı, hayır ile şerri ayırt eden ve seçen bir varlık olarak yaratmış, bu seçiminden dolayı da sorumlu tutmuştur. İnsanın belli davranışlarından sorumlu olması bu sorumluluğunun karşılığını göreceği bir hayatı ve yurdu gerekli kılmaktadır.
Bir âyette şöyle buyurulur: “Göğü, yeri ve ikisi arasındaki şeyleri biz boş yere yaratmadık. Bu, inkâr edenlerin zannıdır. Vay o inkâr edenlerin ateşteki haline! Yoksa biz, iman edip de iyi işler yapanları, yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Veya (Allah’tan) korkanları yoldan çıkanlar gibi mi sayacağız.” (Sâd 38/27-28) d) İnsandaki sonsuzluk ve ebedîlik isteği ve duygusu, âhirete inanmayı gerekli kılar. Zira insana bu isteği ve duyguyu veren Yüce Yaratıcı’dan başkası değildir. Madem bu isteği ve duyguyu vermiştir elbette bu istek ve duygunun karşılanacağı âlemi yani ahireti yaratacaktır.
Ahiret ve ahiretteki durumlar “gayb” yani duyular ötesi alana ait olduğu için gözlem ve deneye dayanan pozitif bilimlerin ilgi alanı dışında kalır. Ancak bu, ahiret inancının aklen temellendirilemeyeceği anlamına gelmez. Nitekim bazı ayetlerde ahiret inancına dair bilgiler verilirken aklî temellendirmelere dayanak teşkil edecek yaklaşımlar ortaya konulur. Söz gelimi, şu ayet, “İnsan, bizim, kendisini az bir sudan (sperm) yarattığımızı görmedi mi ki, kalkmış apaçık düşman kesilmiştir. Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki, “Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek? “ De ki: “Onları ilk defa var eden diriltecektir. O, her yaratılmışı hakkıyla bilendir.” (Yâsin, 36/78-79) bunun bir örneğidir. Aklî olarak düşünüldüğünde, insanı meniden yaratan Yüce Yaratıcı, ikinci kez elbette yaratacaktır. Bu âlemin ve insanın sonradan var olduğu, âlemin kıyametten, insanın da ölümden sonra yaratılmasının Allah’a zor olmayacağı aklın kolayca kabul edeceği bir husus olarak görülmektedir. Zira bu âlemin bir sonunun olacağı, insanın da ölümlü olduğu aşikârdır. Allah’ın kudretine gelince, bu fiziki âlem onca büyüklüğü ve düzeni ile Yaratıcı’nın her şeye kudretinin yettiğini açıkça göstermektedir. Bütün bunların yanında, İslam âlimleri ahiretin gerçekliğine dair birçok delil sırlamışlardır. Bunlardan bazılarına değinilebilir: a) Bütün Peygamberler kıyametten, insanların hesaba çekileceğinden, dünya hayatından sonra ayrı bir hayat kurulacağından, iyilerin cennette, kötülerin cehennemde kalacağından bahsetmişlerdir. İnsanlığın güven ve ahlak abidesi olan Peygamberlerin yalan söylemesi mümkün olmadığına göre bütün bunlar haktır, gerçektir. b) İnsandaki adalet duygusu, âhirete inanmayı zorunlu kılar. Esasen insanlardaki adalet duygusunun temeli de Allah’ın adil olmasıdır. Diğer taraftan görüyoruz ki bu dünyada herkes işlediği suçun cezasını tam anlamıyla çekmemekte, birtakım haksızlıklar meydana gelmektedir. O halde adaletin tam olarak gerçekleşeceği bir yerin yani ahiretin olması zorunludur. c) İnsandaki sorumluluk duygusu ahiretin varlığına inanmayı zorunlu kılar. Yüce Allah insanı, iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı, hayır ile şerri ayırt eden ve seçen bir varlık olarak yaratmış, bu seçiminden dolayı da sorumlu tutmuştur. İnsanın belli davranışlarından sorumlu olması bu sorumluluğunun karşılığını göreceği bir hayatı ve yurdu gerekli kılmaktadır.
Bir âyette şöyle buyurulur: “Göğü, yeri ve ikisi arasındaki şeyleri biz boş yere yaratmadık. Bu, inkâr edenlerin zannıdır. Vay o inkâr edenlerin ateşteki haline! Yoksa biz, iman edip de iyi işler yapanları, yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Veya (Allah’tan) korkanları yoldan çıkanlar gibi mi sayacağız.” (Sâd 38/27-28) d) İnsandaki sonsuzluk ve ebedîlik isteği ve duygusu, âhirete inanmayı gerekli kılar. Zira insana bu isteği ve duyguyu veren Yüce Yaratıcı’dan başkası değildir. Madem bu isteği ve duyguyu vermiştir elbette bu istek ve duygunun karşılanacağı âlemi yani ahireti yaratacaktır.
Konular
- Savm-i Visal nedir?
- İdrar sıçrantısı
- 2019 Safer ayının son çarşamba günü ne zaman?
- Sevgi, Kardeşlik ve Dostluk
- Dinimizde iyilik ve yardımseverliğin önemi
- Kurani Kerimin icerdigi konular hangileridir?
- Kaza orucu imsak ve sahur vakitleri
- Peygamberimizin (s.a.v.) sabrı ve ondan alacağımız güzel örnekler
- Paskalya Bayramı nedir?
- Paskalya hangi dinlerde kutlanır?
- Paskalya bayramının tarihi
- Kur'an-ı Kerime göre inanan insanın özellikleri
- Kur’an’da İnanç ve Davranış İlişkisi
- Hz. Muhammed (s.a.v.)in Ahlak hakkındaki sözleri
- Kur'an-ı Kerim hakkında Ayeti kerime ve Hadisi şerifler
- Kur'anı Kerim okumak hakkında büyüklerin sözleri
- Kur'an-ı Kerim okumanın fazileti hakkında Hadisi Şerifler
- Kur'an-ı Kerim okuma ve hatim etme usulu
- Kur'an-ı Kerim surelerinin faziletleri..
- Veda hutbesinde ifade edilen evrensel değerler
- Kader ve Kaza ile ilgili Ayeti Kerime ve Hadisi Şerifler
- Peygamberimiz (s.a.v.)zamanı nasıl değerlendirirdi?
- Peygamber Efendimizin( s.a.v.)Ayet ve Hadisler ışığında "Peygamberlik yönü"
- Peygamber (s.a.v.)efendimizin Aile Hayatı
- Noel kutlamalarının tarihçesi
- Yılbaşında televizyon izlemek günah mıdır?
- Rızık -çalışma ve başarı hakkında Ayet ve Hadisler
- Peygamberimizin (s.a.v.) doğumu ve çocukluğu
- KÜFÜR VE KÜFRÜN ÇEŞİTLERİ
- Küfür ifade eden ve insanı dinden çıkaran sözler ve işler