Ölümü Hatırlamanın Yolları
Ölümü hatırlamanın ve ibret almanın yollarıMümin ölümü, yattığı zaman yastığının altında kalktığı zaman karşısında olduğunu bilmeli ve ona göre bir yaşam sürüp ölümü her daim hatırlamalıdır.İnsanların ondan gafil olmalarının sebebi onu az düşünüp az zikretmeleridir. Onu ananlar da kalplerini her şeyden arındırarak temiz bir kalple değil, dünya şehvetleri ile meşgul bir kalple andıklarından, bu onların kalplerinde bir tesir meydana getirmez.
Bunun çaresi, kulun gözünün önündeki ölümden başka, kalbindeki her şeyi çıkarıp atmasıdır. Bu aynen, tehlikeli bir çöl veya deniz yolculuğuna çıkacak kişinin düşüncelerini sadece bu yolculuk üzerine yoğunlaştırmasına benzer. Ölümün zikri kulun kalbine yerleştiği zaman, çok sürmez, ona hemen tesir etmeye başlar. Bunun sonucunda o kişinin dünyaya karşı keyfi azalır, kalbi onun şehvetlerine meyletmez.
Ölümü hatırlamanın kalbe fayda sağlamasının en tesirli yolu, senden önce göçen akranlarını ve emsallerini çokça anman, onların ölümlerini ve yıkılıp toprak altına girdikleri durumlarını hatırlaman, makam ve mevkilerindeki güzel şekillerini gözünün önüne getirmenle olur. Sonra, toprağın onların güzel suretlerini nasıl çürüttüğünü düşünmen, kabirlerinde âzalarının nasıl birbirinden ayrıldığını hayaline getirmen, kadınlarını dul; çocuklarını nasıl yetim bıraktıklarını, mallarını terkettiklerini görmen; onların mes-cidlerde ve meclislerdeki boş kalan yerlerine ibretle bakmanla olur.
Bir insan, ölen birinin bütün hayat safhalarını ve hallerini düşündüğünde, kalbinden onun nasıl öldüğünü düşünür; onun şeklini hayaline getirir; nasıl neşelendiğini, ko-şuşturmacalarını, hayat ve yaşam ümitlerini, ölümü hiç ha-
tırına getirmediğini, dünyalık şeylere aldanışını, kuvvetine ve gençliğine güvenişini, gülüşmeye, oyun ve eğlenceye meyledişini, önünde duran ve çabucak kendisine yetişen ölümden ve felâketten nasıl habersiz olduğunu, hayatta iken hareket halinde olduğunu fakat şimdi ayaklarının ve mafsallarının çürüyüp yok olduğunu, konuşan dilinin kurtlar ve böcekler tarafından nasıl yenildiğini, gülen dişlerinin arasının nasıl topraklarla dolduğunu, belki ölümüne bir ay dahi kalmadığı halde, ihtiyacı olmamasına rağmen on yılın sonrasının derdine düşüp tedbirlerini aldığını, hiç ummadığı gafil bir anında ölümün pençesine yakalandığını, ölüm meleğinin kendisine gözüküp cennetlik mi, cehennemlik mi olduğunu haber verdiğini hatırına getirir.
İşte bu düşüncelere dalan kimse nefsine bir bakar ve kendisinin de onun gibi olduğunu düşünür. Gafletinin onun gafleti, akıbetinin de onun akıbeti gibi olacağını anlar (ona göre çalışır ve maksadına ulaşır).
Ebü'd-Derdâ (r.a) şöyle demiştir: "Ölüleri andığında kendini de onlardan biri olarak say."
İbn Mesud (r.a), "Bahtiyar kişi başkasından ibret alandır" demiştir.
Ömer b. Abdülaziz (rah) der ki: "Her gün, sabah akşam birini hazırlayıp Allah'a yolcu ettiğinizi, sonra da onu toprağın içine bıraktığınızı görmez misiniz? Böylece o, toprağı kendisine yastık ediniyor, dostlarından ayrılıp bütün her şeyden ilişkisini kesmiş bulunuyor."
Bu ve buna benzer düşünceleri devam ettirmek, kabirlere gitmek ve hastaları ziyaret etmek kalpte ölüm düşüncesini taze tutar; hatta bu düşünce onda öyle bir hal alır ki ölüm gözünün önünden ayrılmaz. İşte o zaman ölüme hazırlık başlamış ve dünyadan uzaklaşmış olur. Yoksa sadece ölümü kalbin dışıyla anmanın, onun hakkında tatlı tatlı
konuşmanın, ikaz ve uyarı hususunda faydası gerçekten çok azdır.
İnsan, dünya nimetlerinden bir şey hoşuna gittiğinde, hemen o anda bir gün ondan ayrılacağını aklına getirmelidir.
Bir gün İbn Mutî' evine baktı; onun güzelliğine hayran kaldı. Sonra, "Allah'a yemin olsun ki, eğer ölüm olmasa seninle sevinir, varacağımız dar bir mezar olmasaydı dünya ile gözlerimiz aydın olurdu" dedi ve yüksek sesle ağlamaya başladı.(İmamı gazali)
Bunun çaresi, kulun gözünün önündeki ölümden başka, kalbindeki her şeyi çıkarıp atmasıdır. Bu aynen, tehlikeli bir çöl veya deniz yolculuğuna çıkacak kişinin düşüncelerini sadece bu yolculuk üzerine yoğunlaştırmasına benzer. Ölümün zikri kulun kalbine yerleştiği zaman, çok sürmez, ona hemen tesir etmeye başlar. Bunun sonucunda o kişinin dünyaya karşı keyfi azalır, kalbi onun şehvetlerine meyletmez.
Ölümü hatırlamanın kalbe fayda sağlamasının en tesirli yolu, senden önce göçen akranlarını ve emsallerini çokça anman, onların ölümlerini ve yıkılıp toprak altına girdikleri durumlarını hatırlaman, makam ve mevkilerindeki güzel şekillerini gözünün önüne getirmenle olur. Sonra, toprağın onların güzel suretlerini nasıl çürüttüğünü düşünmen, kabirlerinde âzalarının nasıl birbirinden ayrıldığını hayaline getirmen, kadınlarını dul; çocuklarını nasıl yetim bıraktıklarını, mallarını terkettiklerini görmen; onların mes-cidlerde ve meclislerdeki boş kalan yerlerine ibretle bakmanla olur.
Bir insan, ölen birinin bütün hayat safhalarını ve hallerini düşündüğünde, kalbinden onun nasıl öldüğünü düşünür; onun şeklini hayaline getirir; nasıl neşelendiğini, ko-şuşturmacalarını, hayat ve yaşam ümitlerini, ölümü hiç ha-
tırına getirmediğini, dünyalık şeylere aldanışını, kuvvetine ve gençliğine güvenişini, gülüşmeye, oyun ve eğlenceye meyledişini, önünde duran ve çabucak kendisine yetişen ölümden ve felâketten nasıl habersiz olduğunu, hayatta iken hareket halinde olduğunu fakat şimdi ayaklarının ve mafsallarının çürüyüp yok olduğunu, konuşan dilinin kurtlar ve böcekler tarafından nasıl yenildiğini, gülen dişlerinin arasının nasıl topraklarla dolduğunu, belki ölümüne bir ay dahi kalmadığı halde, ihtiyacı olmamasına rağmen on yılın sonrasının derdine düşüp tedbirlerini aldığını, hiç ummadığı gafil bir anında ölümün pençesine yakalandığını, ölüm meleğinin kendisine gözüküp cennetlik mi, cehennemlik mi olduğunu haber verdiğini hatırına getirir.
İşte bu düşüncelere dalan kimse nefsine bir bakar ve kendisinin de onun gibi olduğunu düşünür. Gafletinin onun gafleti, akıbetinin de onun akıbeti gibi olacağını anlar (ona göre çalışır ve maksadına ulaşır).
Ebü'd-Derdâ (r.a) şöyle demiştir: "Ölüleri andığında kendini de onlardan biri olarak say."
İbn Mesud (r.a), "Bahtiyar kişi başkasından ibret alandır" demiştir.
Ömer b. Abdülaziz (rah) der ki: "Her gün, sabah akşam birini hazırlayıp Allah'a yolcu ettiğinizi, sonra da onu toprağın içine bıraktığınızı görmez misiniz? Böylece o, toprağı kendisine yastık ediniyor, dostlarından ayrılıp bütün her şeyden ilişkisini kesmiş bulunuyor."
Bu ve buna benzer düşünceleri devam ettirmek, kabirlere gitmek ve hastaları ziyaret etmek kalpte ölüm düşüncesini taze tutar; hatta bu düşünce onda öyle bir hal alır ki ölüm gözünün önünden ayrılmaz. İşte o zaman ölüme hazırlık başlamış ve dünyadan uzaklaşmış olur. Yoksa sadece ölümü kalbin dışıyla anmanın, onun hakkında tatlı tatlı
konuşmanın, ikaz ve uyarı hususunda faydası gerçekten çok azdır.
İnsan, dünya nimetlerinden bir şey hoşuna gittiğinde, hemen o anda bir gün ondan ayrılacağını aklına getirmelidir.
Bir gün İbn Mutî' evine baktı; onun güzelliğine hayran kaldı. Sonra, "Allah'a yemin olsun ki, eğer ölüm olmasa seninle sevinir, varacağımız dar bir mezar olmasaydı dünya ile gözlerimiz aydın olurdu" dedi ve yüksek sesle ağlamaya başladı.(İmamı gazali)
Konular
- Allahü Teala'nın Sıfatları İle İlgili Ayeti Kerimeler
- Hıristiyanları İslama Davet
- Kuran ın tefsirine neden ihtiyaç duyulmuştur
- Kıyamet Günü Arşın Gölgesinde Gölgelenecekler
- 2019 Nisan Yağmurları Ne Zaman Başlıyor?
- 2019 Regaip ve Miraç kandili Sahura Kaçta Kalkılacak?
- WC de Abdest Alınır mı?
- Hangi Olay Tarih Başlangıcı Olmuştur?
- Günah mı? Zina sayılır mı?
- Yevmüyecilerin Masrafı Öşürden Düşülür mü?
- Yeni Doğan Bebek İçin Kurban
- 1 Nisan Kutlamalarının Müslümanlar İçin Tehlikesi
- Regaip Kandili Orucu Kaçta Açılacak 2019
- Gecden Niyet Ne Demek?
- Recep Ayında Oruç Tutmak Şart mı?
- Sahura Kalkamadım Sabah Niyet Etsem Oruç Geçerli Olur mu?
- Güneş Doğduktan Sonra Regaip Kandili Orucuna Niyet Edilir mi?
- İşrak Namazı Nedir? Nasıl Kılınır?
- Kızıma Feyza İsmini Koyabilir miyim?
- Gusülsüz Kurban kesilir mi?
- Ezberlenen Kur'anı Kerimi Unutmanın Günahı
- Samira İsminin Anlamı Nedir?
- Zemzem Nasıl İçilir?
- Kıyamet Günü azaptan Kurtaracak Dua
- 2019 Şaban Ayı Ne Zaman Başlıyor?
- Sabun veya Şampuanla Gusül Alınır mı?
- Gusül Abdesti Alırken Konuşmak Guslü Bozar mı?
- Ezan Okunurken Namaza Durulur mu?
- Miraç Kandili Kurandan Hangi Sureler Okunur?
- Livanur İsmini Koymak Sakıncalı mıdır?