Muhacirler ile Ensâr arasında kardeşlik kurulması ve bunun önemi.

Ensar ile Muhacirler arsındaki kardeşlik ve önemi?Muhacir ve ensarın kardeşliği.Ashabı kiram arasındaki kardeşlik bağları

Mekkeli Müslümanlara MUHACİR,Medineli Müslümanlara da ENSAR denir.Har iki zümrede ASHAB-I KİRAM'DIR.Ulvî dinimizin yayilmasinda onlar önderlik etmislerdir. Bu devirde bir insan tek basina bütün dünyayi fethetse, dünya dolusu altin tasadduk etse, yine de ashâbin en küçügünün mertebesine erismesi mümkün degildir. Biz müslümanlar, Ashâb-i Kirâmin hepsini sevmek, saymak ve hepsine hürmet etmekle mükellefiz. Onlarin aralarinda meydana gelen bazi ihtilaflârdan dolayi, hiç birinin aleyhinde tek kelime söyleyemeyiz. Zira onlar müctehiddir ve ictihadla hareket etmislerdir. Onlardan birinin aleyhinde konusan insanin imani zayiflar, dini çok büyük zarar görür. O insan inancini düzeltmedikçe aslâ kâmil bir mü'min olamaz.

Ashab iki kisimdir:

1. Muhacirîn,
2. Ensâr.
Muhacirîn, mallarini, mülklerini birakarak Allâh rizâsi için Mekke'den Medîne'ye hicret eden Mekke'li müslümanlardir.

Ensâr ise, Medîne'nin yerlisi olan müslümanlardir. Medîne'ye hicret eden müslüman kardeslerine, Allâh rizâsi için bütün varliklariyla yardimda bulunmuslardir. Her iki zümre de Allâh rizâsi için yaptiklari bu hareketlerinden dolayi çok büyük sevap ve derece kazanmislardir.
İslam’da kardeşlik denince elbette ilk akla gelen Ensar ve Muhacir kardeşliğidir Bu kardeşlik bilinmeden, anlaşılmadan gerçek kardeşliği kavramamız zor olacaktır O bakımdan bu kardeşliğin gerçekleşmesini sağlayan mayanın ne olduğunu gözden geçirmemizde fayda olduğuna inanıyoruz
Ensar- muhacir kardeşliği Allah rızası için Mekke’de herşeyini bırakıp Medine’ye hicret etmiş bulunan, Muhacir Müslümanlara, Medineli Müslümanlar muhabbet ve samimiyetle kucaklarını açmışlar, ellerinden gelen her türlü yardımı onlardan esirgememişler ve bütün insanlığa ibret olacak bir kardeşlik tablosu sergilemişlerdir
Medine’ye hicretten yaklaşık beş ay sonra Rasulullah (sav) Medineli yardımsever Ensar’la, hicret eden Mekkeli müslümanları bir araya topladı 45’i Muhacirden, 45’i de Ensar’dan olmak üzere 90 kişiyi kardeş ilan etmiştir
Peygamber Efendimizin kurduğu bu kardeşlik müessesi maddî-manevî yardımlaşma ve birbirlerine varis olma esasına dayanıyor, bu suretle Muhacirlerin yurtlarından ayrılmaktan dolayı duydukları keder ve üzüntüyü giderme, onları Medinelilerle ısındırma, güç ve destek kazandırma gayesini güdüyordu
Kurulan bu kardeşlik müessesine göre, Medineli ailelerden herbirinin reisi, Mekkeli Muhacirlerden bir aileyi yanına alacak, mallarını onlarla paylaşacak, beraber çalışıp beraber kazanacaklardı.
Rasulullah bir araya getirilen bu aileleri rastgele değil durumlarını göz önünde bulundurarak mizaç, zevk, hissiyat itibariyle birbirlerine uygun olanları kardeş ilan ediyordu
Bu kardeşlik sayesinde Allah ve Rasulullah muhabbetinden başka herşeylerini Mekke’de bırakan Muhacirlerin iâşe ve iskan meseleleri halledilmiş oluyordu Muhacir-Ensar aileleri beraber barınıyor, beraber çalışıyor, beraber yiyorlardı Bu neseb kardeşliğini, fersah fersah geride bırakacak bir kardeşlikti, iman ve din kardeşliği idi Herşeylerini Muhacirlerle paylaşan Ensardan biri vefat ettiğinde Muhacir kardeşi ona akrabalarıyla birlikte varis oluyordu (Bu varis olma işi Bedir Savaşı’ndan sonra Enfal Suresi 75 ayetin hükmüyle ortadan kaldırıldı)
Yine bu kardeşlik sayesinde büyük bir sosyal yardımlaşma da temin edilmiş oluyordu
Ensar göstermiş olduğu bu kardeşlikten son derece zevk alıyor, bununla da kalmayıp hurmalıklarını da Muhacir kardeşleriyle paylaşmak için Rasulullah’a teklif götürüyorlardı Muhacirlerin o ana kadar ziraatle meşgul olmadıkları için bu tekliflerini Rasulullah geri çevirmiştir Fakat Ensar buna da bir çare buldu Ziraatten anlamayan Muhacirler, sadece tımar ve sulama işlerini yapacaklar, Ensar da ekip biçecek, sonunda çıkan mahsül ortadan pay edilecekti Rasulullah Efendimiz bu teklife razı oldu

İnsanlık tarihinde birçok göç hadisesi olmuştur ama, böylesine manalı, böylesine ulvî bir hicrete, böylesine can-ı gönülden sarılma, birbiriyle muhabbetle kaynaşma, kucaklaşmaya şahit olunmamıştır Herhalde bir daha da şahit olunması zor olacaktır Bu samimi kaynaşma neticesinde muazzam bir kuvvet doğmuş ve kısa zaman içerisinde bütün Arabistan herşeyiyle bu kuvvete boyun eğmek mecburiyetinde kalmıştır
Muhacirler "Ensar kardeşlerimiz bize mal, mülk verdi, iâşemizi temin etti, barınacak yer sağladı" diyerek boş oturmamışlardır Zaten imanları ve aldıkları Muhammedî ahlaka ters düşerdi Herbiri elinden gelen gayreti göstererek, mümkün oldukça kimseye yük olmamaya çalışıyorlardı
Bunun en canlı örneği Rasulullah tarafından birbirine kardeş ilan edilen Sa’d bin Rebi (ra), Abdurrahman bin Avf’a (ra) "Ben mal cihetiyle Medineli Müslümanların en zenginiyim, malımın yarısını sana ayırdım" demişti Büyük Sahabi, cennetle müjdelenen 10 kişiden biri olan Abdurrahman bin Avf’ın (ra) verdiği cevap yapılan teklif kadar ibretlidir

"Allah sana malını hayırlı kılsın benim onlara ihtiyacım yok Bana yapacağın en büyük iyilik, içinde alış-veriş yaptığınız çarşının yolunu göstermendir" buyurmuştur
Ticarete başlayan Abdurahman bin Avf (ra) Rasululah’ın da kendisi için malının çoğalması ve bereketlenmesi için yaptığı duanın da yardımıyla kısa zamanda Medine’nin sayılı tüccarları arasında yerini aldı Bir keresinde 700 deveyi yükleriyle birlikte Allah yolunda tasadduk etti Bunun gibi bir çok Mekkeli müslüman, kendilerine göre birer iş bularak, ellerinin emeğiyle geçinmeye başlamışlardır
Toplumun çeşitli tabakaları bu kardeşlik sayesinde birbirleriyle kaynaştı, kabîlecilik gurur ve düşmanlığını da ortadan kaldırmış oldu Niyetleri kudsî, gayeleri ulvî, içleri dışları nur, faziletli bir toplumun meydana gelmesinde bu kardeşlik rol oynamıştır

Rasulullah sefere çıkacağı zaman bu kardeşlerden biri götürür, diğeri de her iki ailenin de maîşetini temin etmek, idaresini yürütmek için Medine’de kalırdı Böylece evler sahipsiz ve hâmisiz bırakılmıyordu
Ensar’ın, Muhacir kardeşlerine gösterdikleri bu eşsiz samimiyet, misafirperverlik, kadirşinaslık, cömertlik, fedakârlık ve ferağatı Cenab-ı Hak indirdiği Haşr Suresi’nin 9 ayetiyle ilan edip bu davranışlarını methetmiştir "Daha önce Medine’yi yurt edinmiş ve imanı kalplerinde yerleştirmiş olanlara gelince, onlar, kendi yurtlarına hicret eden din kardeşlerini severler, onlara verilen şeyden dolayı gönüllerinde bir kıskançlık duymazlar ve kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile onları kendi nefislerine tercih ederler, kim nefsinin ihtiraslarından korunur ise, işte onlar kurtuluşa erenlerin tâ kendisidir" (Haşr-9)
Evet, kurulan bu manevi kardeşlik hiçbir milletin tarihinde rastlanmayacak eşsiz bir şeref tablosudur Bu kardeşlik neticesinde asr-ı saadet dönemi yaşanmıştır İslam’ın kısa zamanda inkişafına vesile olmuştur
Ya bizler! Ne yapıyoruz? Ne yapmamız gerekir?
Saadet toplumunun ortaya çıkması, böyle bir kardeşlik tablosunun gerçekleştirilmesi için ne kadar gayret sarfetmemiz lâzımdır?
İçinde bulunduğumuz ve yaşadığımız bu asırda hastalığımızın ne olduğunu ve bu hastalığımızın teşhisini ve reçetesini Yüce dinimiz bize bildirmiştir
Cenab-ı Hak hayat kitabımız Kur’an-ı Kerim’de "Şüphesiz ki Allah bir kavmi (topluluğu) kendi nefislerini değiştirip (düzeltmedikçe) değiştirmez" (Râ’d/11)
Rasululah (sav) Efendimiz de bir hadis-i şeriflerinde saadet toplumuna ulaşabilmemiz için bizlere şu tenbihte bulunuyor "Sizden biriniz kendi nefsi için isteyip arzu ettiğini mü’min kardeşi içinde arzu edip istemedikçe mü’min olamaz"
"Ey Allah’ın kulları, kardeş olunuz"
Bu ve benzeri ayet ve hadisler pek çoktur Yani hastalığımızın teşhisi ve reçetesi ortadadır Geriye uygulaması zor olan, nefsimize zor gelen fakat sağlımıza kavuşmamız, saadet toplumunu oluşturmamız için şart olan tedaviye başlamamız, tatbike geçirmemiz gerekmektedir

Onun için de mutlaka birbirimizi sırf Allah rızası için, karşılık beklemeksizin seveceğiz, birbirimizle hayırda yardımlaşacağız, kaynaşacağız, hoşgörülü olacağız, vefayı hiçbir zaman gözardı etmeyeceğiz, hor ve küçük görmeyeceğiz, affedici olacağız, birbirimizin kahrını çekeceğiz, paylaşacağız, kendimiz için istediğimizi mü’min kardeşimiz için de istemekle kalmayıp onu kendi nefsimize tercih edeceğiz
Birbirimizi düzelteceğiz Sadece düzeltmekle yetinmeyip, bir fide gibi, dikmekle bırakmayıp sulama, zararlı otlardan koruma ve gerekli bakımı yapmamız gerektiği gibi yanlışını düzelttiğimiz kardeşimizin yolda dev----- yardımcı olacağız "Benim olmadığım yerde kimse yoktur" şuuruyla başkasından beklemeyeceğiz İyiliği emir kötülüğü men edeceğiz Hayır dualarımızı hiç terketmeyeceğiz Hülasa birbirimizi seveceğiz Bizler birbirimizi seversek ancak yukarda sıraladığımız hususların gerçekleşmesi kolaylaşacaktır Birbirimizi sevmeden iman etmiş bile olamaz isek bu sevgiye ne kadar muhtaç olduğumuz daha iyi anlaşılacaktır İnsan fedakârlığı sevdiği kimseler için yapar Çocuğumuza, eşimize, anne ve babamıza sevgi beslediğimizde, onlar için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayız Kardeşlerimizi de seversek beklenen bu fedakârlığı gösterebiliriz
Muhabbetten daha muhabbetli ve önemli başka ne var ki? Kardeşliğin mayası sevgidir Ashab bu mayayı tutturmuştur Ah neyi, ne kadar sevebileceğimizi bir kavrayabilsek! Herşey o zaman yoluna girer Rabbim Rasulüne sevdirdiklerini bizlere de sevdirsin

Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla


Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..