logo logo

Yeni nesil güncel konularla ilgili sorular ve cevaplar!

Fetvalar.Com

Yeni Nesil Fetvalar

Sistemimize üye olarak sitemizi daha aktif olarak kullanabilirsiniz.

Üyelik için tıkla

Fetvalar.Com

Güncel sorular ve cevapları

Biat Nedir? Ne Demektir?

Biat etmek ne demektir?İslama göre biat nedir?Nasıl yapılır?Ashabı kiramın biatı.Biat ne zaman yapıldı?
Kelime olarak, ahdetme, söz verme, birinin hâkimiyetini kabullenme, ona bağlılığını sunma mânâsına gelen bîat; İslâm hukûkuna göre, hilâfet makamına geçen kişinin eli üzerine el koymak veya musâfaha etmek (el sıkışmak) yoluyla bağlılığını göstererek itâat edeceğine dâir söz vermektir.

Tasavvuf ıstılâhında ise bîat; müridin, mürşidine sâdık ve bağlı kalacağına, ona kayıtsız şartsız teslim olacağına, her dediğini itiraz etmeden yapacağına dair söz vermesidir. Bu maksatla tarîkat mensupları arasında düzenlenen merâsime de, ‘bîat merâsimi’ denir.

Bir başka târifle bîat; şeyhten el alıp söz vererek, onun dostuna dost, düşmanına düşman olmak... Gerek rahat-ferah ve gerekse sıkıntılı zamanlarda ona itâat edip emrinden dışarı çıkmamaktır.

ASHÂBI KİRAMIN PEYGAMBERİMİZ( S.A.V.)'E BÎATİ

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz, bir iş hususunda ashaptan bîat almak istediğinde, onlarla musâfahalaşır ve böylece ashâp, Resûlüllah’a (s.a.v.) verdikleri sözde duracaklarına dair itâat ve bağlılık için ahitte bulunmuş olurlardı.

İslâm hukukunda bîatin imama, yani Müslümanlar’ın devlet reisine yapılması gerekir. Halkın tamâmının bîatı, tatbikatta imkânsız olduğundan, devletin ileri gelenlerinin halkı temsîlen yapacakları bîatleri kâfi görülmüştür.

Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, ashâb-ı kiramdan muhtelif zamanlarda bîat almıştır. Meselâ Hicret’in altıncı yılında Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), ömre yapmak için 1400 Müslüman’la Mekke’ye doğru yola çıkmış; fakat Kureyş, Müslümanlar’ı Mekke’ye sokmak istemediğinden önlerine bir askerî birlik çıkarmıştı.

Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, Hudeybiye’ye kadar geldi. Anlaşmak için Hz. Osman’ı (r.a.) Kureyş’e elçi olarak gönderdi. Ancak onun dönüşü gecikince Peygamberimiz (s.a.v.), Semre denilen bir ağacın altında oturarak ashâbından, Osman öldürülmüş ise, ölünceye kadar Resûlüllah ile birlikte savaşacaklarına dair söz aldı. Onlar da kendisine bîat edip bu sözü verdiler.

Sonunda Hz. Osman (r.a.) geldi ve Kureyş ile Müslümanlar arasında on yıl süreli bir antlaşma imzalandı.

MEKKELİLER’İN PEYGAMBERİMİZ'E BÎATİ


Fetihten sonra Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz, Mekkeliler’i İslâmiyet üzere bîat etmeye çağırdı.

Mekkeliler, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimize bîat için toplanınca, o, Safâ tepeciğinin üzerine oturdu. Hz. Ömer (r.a.) de, Peygamberimiz’in (s.a.v.) yakınında durdu. Mü’minlerin ellerini tutup, güçleri yettiği kadar Allâh’ın ve Resûlü’nün emirlerini dinleyecekleri ve itâat edecekleri hakkında Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz’e teker teker bîatlarını aldı. (4)

O gün, büyük-küçük bütün Mekkeliler geldiler. Henüz iman etmemiş olanlar da; Allâh’a iman, Allah’tan başka ilah bulunmadığına, Muhammed’in (s.a.v.), Allâh’ın kulu ve Resûlü olduğuna şehâdet etmek sûretiyle Peygamberimiz’e (s.a.v.) İslâmiyet üzere bîat ettiler.

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, bîat alınırken, Hz. Ömer (r.a.), Sevgili Peygamberimiz’in (s.a.v.) emirlerini, bîat edecek olan mü’minlere ulaştırmakta ve duyurmaktaydı. Bu erkeklerin bîatı idi. (5)


DİPNOTLAR
(1) Ankaravî, Mir‘âtü’l-Makâsıd, 259, 268.
(2) Âyet-i kerimenin işaret ettiği bîat, Hudeybiye’de “Semre” ağacının altında yapılan “Rıdvan Bîati”dir. 1400 sahâbi, Kureyş’e karşı ölünceye kadar sevaşacaklarına yemin etmişlerdi. Haber verilen “yakın fetih” de, Hayber’in fethi olarak anlaşılmıştır.
(3) Fetih sûresi, 10, 18-19. Hakikaten, yine bir süre sonra Müslümanlar, fethedilen Hayber’de birçok ganimet elde etmi?lerdir. Allah Teâlâ, vâdetti?i fetihlerinden ilkini, yani Hayber’i ve ganimetlerini hemen bah?etmi?tir. Bu arada Hayberlilerin müttefikleri olan Esed ve Gatafan kabilelerinin de Müslümanlara hücumlarını önlemi?tir. Hudeybiye barı?ıyla Mekkelilerin taarruzunun da önü alınmı?tır.
(4) Taberî, Tarih, 3, 121; Zemahşerî, Keşşâf, 4, 95.
(5) İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3, 415; İbn-i Esîr, Kâmil, 2, 252.