Hac ve umrenin önemi ve fazileti.

Hac ve umrenin önemi ve faziletleri..Haccın faydaları..Haccın kişiye sağladığı manevi zenginlikler..

İmam-ı Gazali’den: Hac, İslam esaslarından ve ömürde bir defa yapılması icab eden en önemli ibadetlerden birisidir.

Hac ibadeti şartlar gerçekleştiğinde fevri (acele) olarak farzı ayındır. İmkan sahibi olduğu vakitlerin başında yerine getirilmesi vacip olur. Geciktirilmesi bize göre tahrimen mekruhtur. Geciktiren kişi günahkar olur, fasık olur ve şahitliği reddedilir.
Denildi ki:

Hac ibadeti kendisine farz olan kimse haccetmese ve malı telef olsa, haccedecek kadar malı kalmasa, haccetmek istese bu durumda ödemeye kesin kanaat sahibi olursa haccını eda etmek için borç alması gerekir.

Eğer borç alır, hacceder ve fakat borcunu ödeyemezse de ölse ahirette Hazreti Allah’ın onun borcunu ödetmesi ümit edilir.

Eğer ödeyememe kanaati yüksek ise borç almamalıdır. (İbni Abidin)

Hac için meskenini (evini) satmak gerekmez. Zira mesken asli ihtiyaçlardır. Satıp onun parası ile haccetmek doğru değildir. Yalnız parası olup da evi olmasa ve o beldede oturanlar hac için çıkıyorlarsa haccetmesi vacip olur. Fakat o beldede oturanlar hacca çıkmadan (mevsimden) önce satın alırsa böyle değildir.

Evlenme de bu konuda ev alma gibidir

İslam’ın tamamlanması ve dinin kemali ancak hac ile mümkündür.

Nitekim Cenab-ı Hak:

“Bu gün sizin dininizi kemale erdirdim. Üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak Müslümanlığı (seçip ondan) hoşnut oldum.” buyuruyor. (Maide 3)

Ayet Meali:

İblis: “Öyleyse beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yoluna oturacağım...” ( Araf -16)


Bu ayetin tefsirinde , “Buradaki doğru yoldan kasıt “Mekke Yolu’dur.” Şeytan Mekke yolu üzerine oturur ve insanları oraya gitmekten alı koyar” denildi.

Hadisi Şerif: Kim zâhiri bir ihtiyaç, zâlim sultan veya hapseden (alıkoyan) hastalık kendisine mâni olmadığı halde hac etmeden ölürse ister Yahudi, isterse Hıristiyan olarak ölsün. (İhya’dan)


Hakkı Kuddise Sirruh şöyle dedi:

Nafile hac nafile sadakadan üstündür. Farz hac anne-babaya itaatten üstündür. Nafile hac değil. Zenginin haccı fakirin haccından üstündür.



Rivayet edildiğine göre; Allah’ü Teâla Arafat ehli (hacılar) ile meleklerine iftihar eder ve buyurur ki:

“-Kullarıma bakın, onlar uzak yerlerden saçları dağınık, yüzleri tozlu halde geldiler. Şahit olun ki, ben onları af ettim.”



Yine rivayete göre: Şeytanın en küçük ve en hakir olarak görüldüğü gün Arefe günüdür. Bunun sebebi ise: Arefe günü şeytan rahmetin çokça indiğini ve Hazreti Allah’ın büyük günahlardan dahi vazgeçtiğini görür (ve onun için çok üzülür.)

Denildi ki,
Öyle günahlar vardır ki, onlar ancak Arafat’ta vakfa ile af olunur.



Hadisi Şerif: İnsanların günahça en büyük olanı, Arafat’ta vakfe yapıp da Allah’ın onun günahlarını af etmeyeceğini zannedendir.

Eda edilen bir hac, Allah yolunda yirmi defa harb etmekten daha faziletlidir.


Denildi ki: Üzerinde Allah yolunda hac edilen devenin kırk anasında bereket hasıl olur. Üzerinde yedi defa hac yapılanı Allah Cennet bahçelerinde otlatır.



Hacca gideni ATEŞ YAKMAZ


Nehranini anlattığı şu hadise de bu hususu doğrular:

Bir hamam tandırı yakıcısı bir gurup kemik yığınına rastlamış ve onları yakmak istemiş. Tandırcı diyor ki:

“-Onları ocağa attım, çıktım. Döndüğümde gördüm ki, yanmamıştı. Bunu üç defa tekrar ettim, yine yanmadı. Canım sıkıldı, hâtiften bir ses şöyle dedi.

“-Yazıklar olsun sana! Bu kemikler on defa Mekke’ye (hacca) giden devenin kemikleridir, onları nasıl yakarsın?”



Binaenaleyh, hayvan hacca adam taşımakla ateşte yanmazsa ya hac vazifesini edâ eden insanı Hazreti Allah yakar mı? (Ruhul Beyan)



HİKAYE

HAC EDENİ ALLAH ATEŞE HARAM KILAR



Bir grup insan Sa’dun Havlâni’ye geldiler ve şöyle bir olayı haber verdiler:

“-Filan kabile bir adamı öldürdüler ve gece boyunca ateşte yaktılar, ancak adam yanmadı, kararmadı. Bembeyaz olarak kaldı.” Sa’dun:

“-İhtimal ki bu adam üç defa hac etmiştir”, deyince diğerleri;

“-Evet,” dediler. Bunun üzerine Sa’dun şöyle dedi:


“-Bir defa hac eden farz haccını eda etmiş olur. İkinciye hac eden Rabbi ile ödünçleşmiş, ona karz-ı hasen ile borçlaşmış olur. Üç defa hac edenin tüyünü ve derisini Allah ateşe haram kılar.”



HACI EHLİ BEYTİNE (ailesine)ŞEFAAT EDER



Süfyan-ı Sevri’den:

Bir sene hac etmiştim. Düşüncem, “Arafat’tan ayrılmak, haccı eda ettikten sonra bir daha hacca gelmemekti. O anda asasına dayanmış, bana bakan bir ihtiyar gördüm.

“-Esselâmü Aleyke ey ihtiyar”, dedim.

“-Aleykesselam ey Süfyan-ı Sevri, niyetinden vazgeç,” dedi. Ben;

“-Sübhanallah, benim niyetimi nereden biliyorsun?” dedim. Dedi ki:

“-Rabbim bana ilham etti, Allah’a yemin olsun ki otuz beş defa hac etmiştim. Otuz beşinci hacda burada, Arafat’ta vakfede idim. Allah’ın rahmetine bakıyor ve kendimin ve diğer hacıların durumunu düşünüyor, “Acaba Allah benim ve onların haccını kabul edecek mi” diyordum. Ben böyle düşünürken güneş battı. İnsanlar Arafat’tan Müzdelife’ye hareket etti. Yanımda kimse kalmadı. Gece karardı, uyudum. Rüyamda gördüm ki, sanki kıyamet kopmuş, insanlar mahşerde toplanmış. Cennet ve Cehennemin kapıları açılmış. Cehennemin sesini işittim, şöyle diyordu.

“-Allah’ım hacıları benim sıcak ve soğuğumdan koru.” Cehenneme şöyle seslenildi:

“-Ey cehennem, onlardan (hacılardan) başkasını iste. Çünkü onlar çölün susuzluğunu, Arafat’ın sıcağını tattılar. Öbür taraftan, kıyametin susuzluğundan korundular, şefaat ile rızıklandılar. Onlar bedenleri ve malları ile benim rızamı istediler.” Yaşlı zat diyor ki:

“-Uyandım, iki rekat namaz kıldım. Sonra tekrar uyudum. Aynı rüyayı tekrar gördüm. Uyku halinde iken:

“-Acaba bu rüya rahmani mi yoksa şeytani mi?” dedim. Bana;

“-Rahmanidir, sağ elini aç” denildi. Açtım, bir de ne göreyim, elime şu yazı yazılmış:

“-Arafat’ta vakfe yapan ve beytimi ziyaret edeni ehli beytinden yetmiş kişiye şefaatçi kılarım.”

Süfyanı Sevri diyor ki:

“-Yazıyı ben de gördüm ve okudum.” Sonra yaşlı zat şöyle dedi:

“-O hadiseden sonra her yıl hac ettim. Böylece yetmiş üç defa hac etmiş oldum.” (Ruhul Beyan)



Hacılar Mekke’ye geldikleri zaman melekler onları karşılar. Develere binmiş olanlara selam verir, merkeplere binmiş olanlarla musafaha eder ve yaya olanlarla kucaklaşırlar.



Hasan Radıyallâhü Anh’dan:

Ramazan-ı Şerif akabinde, bir harp sonrasında ve hac sonrasında ölen kişi şehit olarak ölür.

Denildi ki:

Güneşin doğup battığı hiç bir gün yoktur ki Kabe’yi dörtler (üçler ve yediler), kırklar tavaf etmemiş olsun. Böyle kudsi kişilerin Kabe’yi tavafı kesildiği zaman bu hal Kabe’nin yeryüzünden kaldırılışının sebebi olur. Bir sabah insanlar kalktıklarında Kabe kaldırılmış olur ve yerinde hiçbir eser göremezler. Bu hadise, Müslümanlardan hiç kimse yedi sene kadar Kabe’yi tavaf etmezlerse tahakkuk eder. (Gazali İhya-i Ulûm’dan)



Kabeyi her akşam bir abdal (veli), her sabah da bir evtad1 tavaf eder. Bunlar tükendikten sonra Kabe ortadan kaldırılır. Sabahleyin insanlar kalktıklarında Kabe’nin yerinde olmadığını görürler. Bu olay, ancak yedi yıl dışarıdan hiç kimsenin kabeyi tavaf etmemesinden sonra meydana gelecektir. (İhya 1/705)





İBRAHİM ALEYHİSSELAM VE AİLE FERTLERİ ÜMMETİ MUHAMMED’E DUA ETTİ



Nesefi’den:

İbrahim Aleyhisselâm Kabe-i Muazzama’nın inşaasını bitirince aile efradı ile beraber oturdu, gözyaşı döktü ve şöyle dua etti:

“-Allah’ım, Ümmeti Muhammed’in yaşlılarından bu Beyti hac edenlere benden selam ulaştır ve beni onlara şefaatcı kıl.” Aile fertleri:

“-Amin” dedi.

Sonra İshak Aleyhisselâm şöyle dua etti:

“-Allah’ım, Ümmeti Muhammed’in orta yaşlılarından (30-40 arası) bu Beyti haccedenlere benden selam ulaştır ve beni onlara şefaatçi kıl.” Diğerleri:

“-Amin” dedi.

Sonra İsmail Aleyhisselâm şöyle dua etti:

“-Allah’ım! Ümmeti Muhammed’in gençlerinden bu Beyti haccedenlere benden selam ulaştır ve beni onlara şefaatçi eyle.” Diğerleri:

“-Amin” dedi.

Sonra Sâre validemiz şöyle dua etti:

“Allahım! Ümmeti Muhammed’in kadınlarından bu Beyti haccedenlere benden selam ulaştır ve beni onlara şefaatçi eyle.” Diğerleri:

“-Amin” dedi.

Sonra Hacer validemiz şöyle dua etti:

“Allah’ım! Ümmeti Muhammed’in kölelerinden bu Beyti haccedenlere benden selam ulaştır ve beni onlara şefaatçi eyle.”

İşte bu dualara ve onların güzel hareketlerine karşılık olarak namazda onları hatırlamakla emr olunduk ki şöyle diyoruz:

Allah’ım, İbrahim Aleyhisselâm ve âline salât ettiğin gibi Muhammed Aleyhisselâm ve onun âline de salât et.



(4)

HACER-ÜL ESVED



Hadisi Şerif: Şüphesiz Haceri Esved cennetten (getirilmiş)tir ve tekrar kaldırılır. İnsanlar onu tavaf edip dururlarken bir sabah onu bulamazlar. Kıyamet günü iki gözü ve bir de dili olduğu halde haşr olunur ve kendisini istilâm edenlerin lehinde şahitlik eder.



Başka bir rivayet ise şöyledir:

Dünya ehlinden kim onu öperse ona şefaatçi olur ve şefaati kabul edilir.



Haceri Esved kardan daha beyaz idi. Şirk ehlinin hataları (günahkâr, cünüp ve hayızlı olanların dokunmaları) onu kararttı. İsyankârların dokunuşu olmasa idi mutlaka şefaat ederdi.

Haceri Esved Allah’ın kuvvet ve bereketidir, onu istilam ettikleri zaman onlar üzerine bereket iner.

Haceri Esved ile Rukn-û Yemeni hata ve günahları temizler.



Hadisi Şerif:

Hac ile Umreyi peşi sıra yapın. Zira o ikisi fakirlik ve günahları giderir. (Ramuz 1/247)



Hasan-ı Basri Rahmetüllahi Aleyh’den:

Kabeyi Muazzama etrafında üç yüz peygamber (in kabri) vardır. Bunlardan yetmiş tanesi Haceri Esved ile Rukn-u Yemeni arasında (bulunan tarafta)dır. İsmail Aleyhisselâm ve annesinin kabri de Haceri Esved ile (Altın ) oluk arasında kalan bölümdedir.





TAVAF EDENLERİN AFFINI İSTEDİKLERİNİ DE AF EDERİM



Rivayet:

Allâh’ü Teâlâ Beyti Şerifi kırmızı yakut halinde Cennetten indirdi. Biri doğuda diğeri batıda zümrütten iki kapısı vardı. Adem Aleyhisselâma şöyle buyurdu:

“-Ben, senin için Arş’ımın tavaf olunduğu gibi tavaf olunacak bir nesne indirdim.”

Bunun üzerine Hazreti Adem Hind diyarından hicaza doğru yaya olarak yola çıktı. Mekke’ye geldiğinde Melekler kendisini karşıladı ve:

“-Ey Adem! Allah haccını mebrur ve makbul kılsın. Biz bu mekanda iki bin yıldır haccediyoruz, dediler. Hazreti Adem:





“-Hac ve tavaf esnasında ne okuyordunuz?” diye sordu. Melekler:

“-Sübhanallâhi velhamdü lillahi velâ İlâhe illallahü vallahü ekber” dediler. Adem Aleyhisselâm:

“-Vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim’i de ilave edin,” dedi.

Adem Aleyhisselâm Cenabı Hakka şöyle nazlandı:

“-Ya Rabbi, her işçinin ücreti vardır, benim ücretim ne olacak?”

Allâh’ü Teâlâ:

“- Bu Beyti tavaf ettiğin zaman seni af ederim,” buyurdu. Adem A.S:

“- Ya Rabbi artır”, dedi. Allâh’ü Teâlâ :

“-Evladını da bu beyti tavaf ettikleri zaman mağfiret ederim,” buyurdu. Adem A.S:

“-Ya Rabbi daha da arttır”, dedi. Allâh’ü Teâlâ :

“-Tavaf edenlerin affını istediği kimseleri de af ederim,” buyurdu. Adem Aleyhisselâm

“-Allahım, yeter, yeter” dedi.



(3)

Meleklerin Hazreti Adem’e haccettiklerini söyledikleri beyt, Beyti Mamurdur. Tufan günlerinde Allâh’ü Teâlâ onu dördüncü kat semaya kaldırmıştır ve onun yerine Kabe-i Muazzama inşa edilmiştir.



Rivayete göre:

Allâh’ü Teâlâ İbrahim Aleyhisselâma Kabeyi inşa etmesini emretti ve Cebrail Aleyhisselâma da yerini öğretti. Bir gölge gönderdi ve İbrahim Aleyhisselâma:

“-Ey İbrahim, bu gölgenin üzerine inşa et, ne noksan, ne de fazla olsun,” diye nida edildi.



Hazreti İbrahim Kabeyi Muazzama’yı beş dağdan getirilen malzeme ile inşa etti. Bunlar; Tur-i Sinâ, Sevr, Lübnan, Cudi ve Hira’dır. İnşaat bitince Cebrail Aleyhisselâm Sema’dan Hacerül Esved’i getirdi. Başka bir kavle göre de Tufan’da Hacerül Es’ad Ebu Kubeys dağına kaldırılmıştı. Dağ harekete geçti, içinden Hacerül es’ad alındı ve Kabe’ye konuldu. (Keşşaf).


HİKAYE

TAŞLARI ŞAHİT TUTTU



İbrahim Vasıti’den;

Bu zat bir keresinde Arafat’ta vakfede idi. Elinde de yedi adet taş vardı. Taşlara şöyle seslendi;

-“Ey taşlar, şahit olun ki ben “Eşhedü en lâ İlâhe illallah ve enne Muhammeden abdühü ve Rasûlüh” diyorum.



O gece rüyasında şöyle gördü : Sanki kıyamet kopmuş, kendisi hesaba çekilmiş ve Cehenneme gitmesi hüküm olunmuş. Cehennemin bir kapısına götürülmüş. Bir de ne görsünler, taşlardan birisi kendisini Cehennemin kapısı önüne atmış. Azap melekleri onu kaldırmak için toplandılar ama muvaffak olamadılar. Sonra o zatı başka bir kapıya götürdüler ki yedi taştan ikincisi o kapının önünde. Melekler onu da kaldıramadılar. Yedi kapıya da götürdüler, taşlar şöyle diyordu:

“Biz şahitlik ederiz ki bu kişi Allah’tan başka İlâh olmadığına ve Muhammed Aleyhisselâm’ın Allah’ın Rasülü olduğuna şahadet etti.”



Sonra onu Arş’a götürdüler. Rab Teâlâ buyurdu ki;

Sen taşları şahit tuttun, onlar senin hakkını zayi etmedi. Ben nasıl olur da senin hakkını zayi ederim. Tevhidim (birliğim) üzerine olan şahitliğine ben de şahidim.” Allâh’ü Teâlâ o kişiye;

“-Cennete gir” der. Cennetin kapılarına yaklaştığında onları kapalı bulur. “La İlâhe illallah” kelime-i tevhidi gelir ve kapılar açılır. O adam da cennete girer.

Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla


Son eklenen ruyalar

Sitemizde yer alan soruların cevapları özenle islami eserlerden seçilerek yazılmaktadır.
..